GENEL DUYURU

**HOŞGELDİNİZ** BUGÜN SİZLERLE  YAZAR ... İLE YAPTIĞIMIZ RÖPORTAJ İLE KARŞINIZDAYIZ. . *** *** *** NOT: RÖPORTAJ YAPTIRMAK İSTEYENLER MAİL ADRESİMİZDEN İLETİŞİME GEÇEBİLİRLER. *** TAKİPTE KALIN...

KİTABA DAİR YAYIN AKIŞI

**HOŞGELDİNİZ** Kültür ,sanat ve edebiyat konularını içerisine alan geniş çaplı bir vizyon kanalı olan cahit TV sen iyi bir insansın ve her bilginin en sağlıklısına layıksın diyerek ten faydalı bilgiler vererek size yararlı olmaya çalışacak. . *** *** *** *** KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...

Roportaj etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Roportaj etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ağustos 2020 Cumartesi

YAZAR HATİCE DÖKMEN

Sizi Yazmaya iten sebep neydi? 

Bu sorunun en kestirme yolu çocukluğumdan beri rüyalarımı süsleyen hayallerimi gerçekleştirmek istiyorum, demek ama tabii ki hepsi bundan ibaret değil. 
Doris Lessing “Mutsuz çocukluklar, romancıları yaratır,” der. Belki yazan olmamın altında böyle bir şey yatıyordur. 
Didem Madak ise “İnsan yarası yarasına yakın olanı sever,” der. Belki çevremdeki yaralarla kendimi özdeşleştirmiş olmam beni yazmaya itmiştir. 
Scott Fitzgerald “Bir şeyler söylemek istediğiniz için yazamazsınız; yazarsınız çünkü söyleyecek bir şeyleriniz vardır,” der. Benim de söyleyecek çok şeyim var, hayatla birçok meselem, birçok kavgam var. Herkesin duymasını istediğim isyanlarım var. İşte asıl bu yüzden yazıyorum diyebilirim. 

İlk ne zaman ve ne hakkında yazmıştınız? 

Edebiyat yolculuğum 2010’da şiirle başladı. Şiir konusunda asla iddialı olmadım. İsmimin başına eklenen şair kimliğini hep abartılı buldum. Şiir benim limanımdı o günlerde. Kıyısında dinlendiğim, içimi döktüğüm, kendimi sağalttığım bir liman. Konusuna gelince ne ararsanız vardı. Yani yaşama dair her şey. Kırgınlıklar, isyanlar, aşk, doğa, politika vs. vs. 

Yazdığınız eserlerde karakterlerde kendinizden parçalar oluyor mu? 

Her ne kadar gerek romanda ve gerekse öyküde yola çıkarken bir kurgu olduğunu düşünsek de sonuçta kendi yaşam felsefemizle metinleri oluşturuyoruz. Görebildiğimiz, duyabildiğimiz, hissedebildiğimiz bazen de tahmin edebildiğimiz şeyleri yazıyoruz. Böyle olunca illa ki kendimden veya çevremden parçalar araya sızıyordur diye düşünüyorum. 

Sevdiğiniz ve takip ettiğiniz diğer yazarlar kimlerdir? 

Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Sabahattin Ali, Bekir Yıldız gibi Türk yazarlardan beslenen biriyim. Bunların yanı sıra Sait Faik, Oğuz Atay, Hakan Günday, Latife Tekin, Ayfer Tunç, Mine Söğüt ve adı şu an aklıma gelmeyen Türk edebiyatına adını yazdırmış pek çok yazardan etkilendiğimi söyleyebilirim.  Dünya edebiyatına gelince başta Jack London olmak üzere Jose Saramago, Virginia Woolf, George Orwell, Sadık Hidayet , Harper Lee, Trevanıan, Stefan Zweig, Franz Kafka gibi sevdiğim, beni etkileyen pek çok yazar sayabilirim.  

İlk kitabınızı elinize aldığınızda neler hissetmiştiniz? 

Edebiyat dünyanın içine girince her yazanın da bildiği gibi bir kitabı olsun istiyor insan. Bende de öyle oldu ve “Güneşe Saklanmak”  isimli şiir kitabım yayımlandı. Böylece bir kitaba imza atmanın kıvancını yaşadım. Bu oldukça heyecan verici bir olaydı. 

Kitaplarınızın başarısı sizi tatmin ediyor mu yoksa bunu önemsemeden yazmaya devam mı ediyorsunuz? 

İki şiir, iki öykü ve iki roman olmak üzere altı kitabım yayımlandı. Yakında bir öykü kitabım daha yayımlanacak. Bu süre içinde gerek edebiyat dünyası ve gerekse medya dünyası adına pek çok tecrübe edindim. Şimdi olduğum yerden geriye baktığımda önceki kitaplarım için 
tatmin oldum diyemem ama son romanım olan Kum Gibi bana çok özel duygular yaşattı. İki ay gibi kısa bir süre içinde ikinci baskısı yayımlanan romanla birlikte birçok genç okur kazandım. Genç kuşağın edebiyat anlamında beğenisini kazanmak beni son derece mutlu etti. 
İlk kitaplarımda aradığımı bulamayışım tabii ki beni umutsuzluğa itiyordu ama yılmıyordum. Durmadan yazıyordum ve bir gün yazdıklarımın layık olduğu yerde olacağından emindim. Zira çok çalışıyorum. Her yeni kitabımda bir önceki kitabımdan dersler çıkarıp daha iyisini yazmaya gayret ediyorum. İlk yazmaya başladığım zamanlar, edebiyatın içinde olmak benim için bir hayali gerçekleştirmekti. Ama şimdi yazmak benim edata yaşama sebebim oldu. Sonuç olarak her ne olursa olsun yaşadığım sürece yazmaya devam edeceğim. 

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? 

Hatice Dökmen öncelikle iki kızın annesi, dört torunun anneannesi ve kaybettiği eşinin geride bıraktığı anılarıyla yaşama devam eden bir kadın. Bunların yanı sıra azıcık da “yazanım” diyebilirim.  Yazanım, diyorum çünkü ayak izlerinden yürüdüğümüz Ernest Hemingway bile “Hepimiz kimsenin asla usta olamayacağı bir zanaatın çıraklarıyız,” demişken “yazarım” demek bana oldukça iddialı geliyor. 
Edebiyat yolcuğum başladığından bu yana pek çok dergi, antoloji ve internet sitelerinde yazılarım paylaşıldı. Birçok edebiyat yarışmalarında mansiyon ve birincilik ödülleri aldım. Bunların içinde en son aldığım ödül, Tekirdağ Büyük Şehir Belediye’sinin 2019’da hazırladığı öykü yarışması birinciliği oldu. 2016’dan beri Cumba Kültür ve Sanat Platformu Yazarlık Atölyesinin eğitmenliğini yapmaktayım. 

Bana önerebileceğiniz bir kitap olsa hangi kitabı önerirdiniz? 

Birden aklıma gelen Jose Saramago’nun “Körlük” adlı kitabı derim. 

30 Temmuz 2019 Salı

HEPİMİZ BİR ŞEHİR ARZULADIK(Söyleşi)

Meraba ;
Adım Mücahid Karaçınar 1994 yılında Sivasta dünyaya geldim.Küçüklüğümde bu yana şiirle olan ilgim ve alakam çevreme olan duyarlılığımdan ötürü tabi değer verdiğim insanların etkisiylede olsa gerek yazma ihtiyacı duydum.Şiir kitabımın içeriğinden bahsetmek gerekirse;

Bir Şehir Arzulardım adlı kitabımın içeriğinden söz etmek gerekirse şunu söylemeliyim ki;


Lise yıllarımızın deli çağlarıydı.
Hayatımızın çeğreğini oluşturduğu kadar evinden ayrı bir şehrin kapılarını aralayacağı vakitlerden bir zamanı kolladık hepimiz.Öğrencilik hayatımıza bir adım daha gidebilmek için bir üniversite arzuladık.Aslında bir şehir arzulamıştık.

"Çayların cıngırtılarıyla uyandığı
Simitlerin taze, deniz kenarlarında dolandırıldığı
Şen şakrak martıların havada yol aldığı" Diyerekten ifade edilen; umudun, sevincin ve paylaşmanın tohumlarını nadide gönlümüze ektiği...

 Vakti gelen  her defasında ayrılığın ifadelerini ekiştirdi gönlümüze ve her veda bir nakaratla boyandı:


"Sen bir trenle gidersin
Ağır aksak tıkırtıları vurur kulaklarına
Üzerine uzanan eller yolcu eder seni
Saatin sinsi tik taklarıyla"

 Her ayrılık arzuladığımız şehrin içerisindeki yaşam mücadeleleriyle doluydu.Kendimizden çok başkalarını düşünebilmeyi öğretti bize ayrılık.
 Afrikadaki susuz çocukların  gözlerinden okunuyordu ifadeler:



"Beni yağmurlarla buluşturun
Rüzgar değsin eteklerime avucuma kar
Alıp götürsün beni sel
Beni yağmurlarla buluşturun
Burası sıcak burası çöl "

diyen ifadeler tutuşturdu bizi okuma aşkına... Çünkü okursak bazı şeylerin değişebileceğine inanmıştık.
 Kitapların o esrarengiz perdesini şu ifadelerle yer verdik:



"İki kapak arasında harfler
İçi meşe kokulu dallarda budaksız
Kömür karası her yanı desen
Göz ucu dudak arasında duraksız
Bir yolculuk bu içten içe
Dünyanın meşakkatinden uzağız
Gidiyoruz iki dudak  arası hecelerle
Göz açıp kapayınca dek"

Okur iken değerlerimizden hiç ödün vermedik!
Sancağın bağrında savrulan şerefimize:




"Sen omuzumda şeref sancağımda onur
Avuçlarımda sarkık kalbimdeki şefkat
Ey seni kızıllığın kan beyazın temizlik
Bu vatan uğruna savrulup savrulacak olan
Ay yıldızlı bayrak!"

 Darbelere tanık oldukça, kenetlendi yüreğimizde milli şuurumuz.
 Sevgiden mahrum kalmış çınarlara ses olabilmeyi arzu ettik ifadelerimizde:

"Sevgiler büyüttüm her canlıda
Candan yakın dalgalarda boğuldum
Sen vardın hep kirpik uçlarımda
Yağmurlara karıştırıp büyüttüm
Kimsenin haberi olmadan"

Gurbetin  bu çetin yolculuğunda kaldığımız odalarda dil olduk.Dilsiz olduk sevgiye kalemle en büyük ifadelerine yer verdiğimiz:


Sevgisiz bırakılan yavru kuşlar
Büyüdüğünde penguvenlere benzer çocuk
Yetmemiş kanatlarını çırpar aşka dokunmak için
Yetmemişken şefkate kalpleri
Merhametsizlere vurulur
Sevgisiz bırakılan yavru kuşlar
Büyüdüğünde
Dokunsan yıkılır çocuk
Sakınsan kaçar avuçlarından
Sefih karanlıklara"


"Şehirleri de şehir yapan içindeki insanlar" demiştik.

O zaman; "Kafanız bir şehir kadar kalabalık iken bir şiir arzulayacak kimi zaman yüreğiniz"


Teşekkür ederim...