GENEL DUYURU
Bu Blogda Ara
Mücahit KARAÇINAR
KİTABA DAİR
Etiketler
- Cahidergi
- Dünya Klasikleri
- Kitaba Dair Dergi
- Röportaj
KİTABA DAİR YAYIN AKIŞI
10 Mayıs 2025 Cumartesi
YAZAR SEVİL GÖKGÖZ
4 Mayıs 2025 Pazar
YAZAR SEBAHAT AKDEMİR
1 Roman yazmaya nasıl başladınız?
Memleketteydik ve elimde okumuş olduğum romanlarımı bitirmiştim. O sırada kızımla telefonda konuşuyorduk. Kızıma yeni kitaplar almam gerektiğini söylediğimde, kızım “ Anne, yıllardır hayalini kuruyorsun. Neden yazmaya başlamıyorsun? Sen yaz, kimse okumazsa biz okuruz” dedi. Olur mu olmaz mı bilemedim çünkü daha önceleri yayınevlerinin yorum sayfalarını incelediğim de sıkıntılı yazılar görmüştüm. “ Gönderdiğim dosyamı incelemediler. Dosyam geri gönderildi. Kaç defadır yeniliyorum hala dönüş yapılmadı” gibi yorumlar olduğunu görünce her defasında vazgeçiyordum. Ama bir şeyleri denemeden de neler olacağını bilemiyorsunuz. Kızımla konuştuktan daha önceden aklımda düşündüğüm kurgumu hemen oturup yazmaya başladım. Kitabımı yayınevime gönderdiğimde çok kısa bir zamanda dönüş yaptılar. Kalemimin çok iyi olduğunu ve bu yolda ilerlemem gerektiği konusunda beni bilgilendirdiler. Tabi ki almış olduğum övgüler beni tetikledi. İlk kitabımın KAYBOLUŞ yayınevinden çıktı. O sene içinde ikinci kitabım ÇIKIŞ’ ı da bastırıp yayımlattım. Ardından FGK Yayınevi kurucusu Filiz Gökdemir Köşker Hanımefendi ile tanıştık ve yayınevinin değerli yazarlarıyla birlikte ortak olan DİVİDİMİN UCUNDA 2“Yarenler”, DİVİDİMİN UCUNDA 3 “ Sinemizden Hareler” adlı iki ayrı Antoloji kitabımız FGK Yayınlarından çıktı. Her iki kitapta da birinde yirmi beş, diğerinde otuz sayfalık polisiye kurgum bulunmakta. Şimdi ise henüz çok yeni olan yeni eserimiz STAN-UP yine FGK Yayınlarından çıkarak, okuyucularımızla buluştu.
2 İlham kaynaklarınız nelerdir?
Okuduğum kitaplar, yaptığım gözlemler, kendi iç dünyamdaki heyecanlar, konuştuğum ya da hayat hikâyelerinden etkilendiğim insanlar ve en önemlisi toplumsal sorunlar. Yazarlar hepimizin bildiği gibi toplumsal sorunları kurgu üzerinden insanlara aktarmaya çalışıyoruz. Kendi gözlemlerimi, kendi araştırmalarım üzerinden eksik kaldığını gördüğüm şeyleri kurguya çevirmeye ve insanları bu konuda düşünmeye davet ediyorum. Benim kitaplarımda bir durumun açılımını yapmak ve o durum karşısında farkındalık oluşturabilmek.
3 Karakterlerinizi nasıl oluşturursunuz?
Önce vereceği mesajımı tasarlıyorum. Vereceğim mesaja göre kurgumu oluşturuyorum ve olay örgümün dizilimini ona göre şekillendiriyorum.
4 Romanın ana teması nedir?
Adalet, vicdan. Teknoloji. Bu romanı yazmamdaki neden, insanın iç dünyasındaki çığlığı, toplumsal sessizliğin ortasında görünür kılmak istedim. STAND-UP, sahnede gülümseyen bir adamın içinde hissettiği çaresizliği, dayanılmaz acıyı, adaletin eksik kaldığı yerde, insanın karanlığa düşmesini ve teknolojinin çocuklarımız için nasıl bir tehdide dönüşebileceğini anlatmayı hedefledim. Adalet en yalın tanımıyla, hak edenin hakkını alması anlamına gelir. İnsanlar arasında dengeyi, güveni ve barışı sağlayan temel ilkedir. Adalet tolumun ve bireylerin vicdanını rahatlatır ve güven duygusunu arttırır. Yanlışın cezasız kalmadığını, doğrunun da ödüllendirildiğini gösterir. Elbette ki adaletsizlikle karşılaştığımızda doğal olarak üzülüp, öfkelenip, isyan edebiliriz. Çünkü “suçlunun ceza aldığını görmediğiniz sürece, mağdur olanı teselli edemezsiniz.” Ancak konu ne olursa olsun, kanunlara, hukuk sistemine ve emniyet birimlerine güvenerek hareket etmek durumundayız.
Adalet, duygularla değil, kurallarla sağlanır. Kendi adaletimizi sağlamaya kalktığımız da toplumsal dengede belki bizlerde başka birinin hakkını ihlal etmiş olabiliriz. Buda yeni adaletsizliklere kapı açar. Bu yüzden, hukuk sisteminin dışına çıkmadan ve sağduyuyla hareket etmek, hem birey olarak huzurumuzu, hem de toplumsal barışı korumanın en doğru yoludur diye düşünüyorum.
Vicdan, bizlere doğruyla yanlışı ayırt etme yetisini veren içsel bir ses, manevi bir pusuladır. Bizler bir eylemi gerçekleştirmeden önce ya da sonra, içimizde duyduğumuz rahatsızlık ya da huzur vicdanın sesidir. Bu ses; kanunlardan bağımsız olarak kalbin ve ruhun derinliklerinden gelir ve bizlere neyin doğru, neyin yanlış olduğunu hatırlatır.
5 Yazma sürecinde kullandığınız teknikler nelerdir?
Tamamen kendiniz gibi olmanız ve halkın içindeki problemleri görünür kılmak. Okuyucu kitabı bitirdikten sonra düşünmeli, bilgilenmeli ve farkındalığını arttırabilmeli. En azından benim düşüncem bu yönde.
6 Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir ve bunları nasıl aşarsınız?
Kurgumu daha önceden oluşturduğum için, kurgum belli, olaylarım belli, karakterlerimin rolleri ve hikâyede nasıl yol aldıkları belli olduğu için çok zorluk çektiğim söylenemez. Benim için önemli olan yazıya dökmek. Yalnız kurgumdaki kötü karakterlerin ruh halini yazmakta biraz zorlanıyor olsam da başardığımı düşünüyorum.
7 Okuyucularınıza iletmek istediğiniz özel bir mesaj var mı?
Teknoloji çocuklarımız için fırsatlar kadar tehlikeler de barındırıyor. Onları internetin karanlık köşelerinde yalnız bırakmamalıyız. Adalet arayışı çok anlaşılabilir bir durum ama onu kendi ellerimizle sağlamaya kalkarsak, bizlerde karanlıklarla yüzleşebiliriz.
8 Bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
Ben 1970 Ankara doğumluyum. Evli ve üç çocuk annesiyim. Kendimize ait kızımın kuruculuğunu yaptığı, Yaşam koçluğu ve Eğitim Danışmalığı merkezimiz de kızımla beraber çalışıyoruz. Daha doğrusu uzman olan kızım, biz ona destek oluyoruz. Kendime ait KAYBOLUŞ, ÇIKIŞ, DİVİDİMİN UCUNDA 2 Yarenler, DİVİDİMİN UCUNDA 3 Sinemizden Hareler Antoloji kitabı ve şimdilerde yeni çıkan kitabım STAND-UP adlı eserlerim mevcut.
12 Şubat 2025 Çarşamba
YAZAR HATİCE KONDU
- Kitap yazmaya nasıl başladınız?
Yazmaya olan ilgim her zaman vardı ama bir roman yazmaya Meryem’in hikayesini duyduğum anda karar verdim. Meryem’in yaşadıkları beni derinden etkiledi ve bu hikâyenin duyulması gerektiğini düşündüm. Sadece bir roman yazmak değil, aynı zamanda sesi duyulmayan kadınların sesi olmak,
“Paralı Kapının Gelini” nin de Meryem’in gerçek hayat öyküsü ile pek çok kadının yaşadığı gerçekleri edebiyat aracılığıyla anlatmak istedim.
- İlham kaynaklarınız nelerdir?
Benim en büyük ilham kaynağım hayatın kendisi,
gerçek hikayeler, yaşanmışlıklar, toplumda sesi duyulmayan insanların mücadeleleri… Bunlar beni en çok etkileyen şeyler. Paralı Kapının Gelini tamamen gerçek bir hayat hikayesine dayanıyor ve bu romanı yazarken en büyük ilhamım Meryem’in yaşadıkları oldu.
Genel olarak ise edebiyat en büyük ilham kaynağım. Klasiklerden modern eserlere kadar okuduğum her kitap, farklı bakış açıları kazanmamı sağladı.. Ama beni yazmaya yiten en önemli şey, hayatın içinden gelen gerçek hikayeler.
- Kitabınızın çeviri süreci nasıl ilerledi?
Kitabımın çeviri süreci benim için çok özel ve öğretici bir deneyimdi. Paralı Kapının Gelini’ni (Die Braut der geldverzierten Tür) Almancaya çevirirken en büyük önceliğimiz, hikayenin ruhunu ve duygusunu koruyabilmekti. Sadece kelimeleri çevirmek yeterli değil; hikayenin dokusunu, kültürel derinliğini ve duygularını da aktarmak gerekiyordu.
Bu süreçte yalnız değildim. Bir arkadaşım ve deneyimli bir Almanca öğretmeni bana destek oldu. Özellikle bazı deyimlerin ve kültürel ifadelerin Almancaya doğru şekilde aktarılması konusunda onların katkısı çok değerliydi. Türkçede derin anlamlar taşıyan bazı kelimelerin birebir karşılığı olmadığından, en doğru ifadeyi bulmak için uzun uzun düşündüğümüz zamanlar oldu. Ama kitabın iki dilde de aynı etkiyi yaratmasını istediğim için titizlikle çalıştım. Sonunda okuyuculardan gelen olumlu geri dönüşler ile tüm bu emeğin karşılığını almış oldum.
- Kitabınızın ana teması nedir?
Paralı Kapının Gelini’nin ana teması, kadınların toplumdaki yeri, geleneklerin bireyler üzerindeki baskısı ve özgürlük mücadelesidir. Bu roman, sessiz kalmaya zorlanan, kendi hayatı üzerinde söz hakkı olmayan kadınların hikayesini anlatıyor. Gerçek bir hayat hikayesinden yola çıkarak yazdığım bu kitap, kadınların yaşadığı eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri gözler önüne seriyor.
Kitapta, özellikle törelerin ve toplum baskısının kadınları nasıl şekillendirdiği, onların hayallerini nasıl kısıtladığı üzerinde duruyorum. Ama bu sadece bir trajedi hikayesi değil; aynı zamanda bir direniş ve umut hikayesi. Meryem’in yaşadıkları, aslında birçok kadının yaşadığı gerçeklerin bir yansıması…
Ben de bu romanla onların sesi olmak istedim.
- Kitabınızın farklı bir dilde okurlarla buluşması nasıl bir duygu?
Kitabımın farklı bir dilde, farklı bir kültürde okurlarla buluşması tarif edilemez bir duygu. Paralı Kapının Gelini’ni Almancaya çevirdiğimizde, hikayenin sadece Türk okuyucularına değil, Almanca okuyan insanlara da ulaşacağını bilmek beni heyecanlandırdı hikayem sınırların ötesine taşınmış oldu.
Almanca okurlardan gelen yorumlar, benim için büyük bir mutluluk kaynağı oldu. Birçok kişi kitabı son derece akıcı bulduğunu, çok güzel bir konuya değindiğimi belirtti. Bu tür geri dönüşler, emeklerimin karşılığını bulduğunu görmek adına çok değerli. Bir okuyucumun ‘Kitabını okudum, sesimi duyduğun için teşekkür ederim’ demesi, ne kadar doğru bir yolda olduğumu bir kez daha gösterdi bana. Dil fark etmeksizin, hikâyemin insanların kalbine dokunması benim için en büyük ödül.
- Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir ve bunları nasıl aşarsınız?
Paralı Kapının Gelini’ni yazarken karşılaştığım en büyük zorluklardan biri, duygusal yükü taşımaktı. Meryem’in hikayesi gerçek olduğu için, her kelimeyi yazarken büyük bir sorumluluk hissettim. Bu duygusal yoğunluk bazen beni zorladı.
Bir diğer zorluk ise, romanın doğru bir şekilde evrilmesini sağlamak oldu. Yazarken hikayenin gidişatını net bir şekilde görmek bazen zor olabiliyor, özellikle birden fazla karakterin iç dünyasını anlatmaya çalışırken. Bunları aşmak için ise, yazma sürecimde kendimi sürekli olarak motive ettim. Yazdıkça, karakterlerle daha fazla bağ kurdum ve hikâyenin bana göstereceği yolu takip ettim. Bir süre sonra yazma süreci, bir terapinin parçası gibi oldu ve her zorluk, beni bir adım daha ileriye götürdü.
- Okuyucularınıza iletmek istediğiniz özel bir mesaj var mı?
Okuyucularım için iletmek istediğim en önemli mesaj, her kadının kendi hayatı üzerinde söz hakkı olması gerektiğidir.
Paralı Kapının Gelini’ni yazarken, bir kadının kendi sesini bulması ve bu sesi duyurması gerektiğini düşündüm. Bu romanla, toplumda susturulan, görülmeyen ve değersizleştirilen kadınların hikayelerini anlattım. Kadınların kendi gücünü ve değerini keşfetmeleri gerektiğine inanıyorum.
Okuyucularımın, Paralı Kapının Gelini’ni okurken yalnızca bir hikâye dinlemekle kalmamalarını, aynı zamanda içinde bulundukları toplumda daha duyarlı ve farkındalıklı bireyler olmalarını temenni ediyorum.
8. Bize kendinizden bahseder misiniz?
Ben, aşçı olarak çalışan, okumayı ve yazmayı çok seven, 16 yıldır Almanya da yaşayan, evli ve üç çocuklu bir anneyim. Aslen Şanlıurfalıyım ama Kırşehir’de büyüdüm. Romanımda Şanlıurfa’dan Kırşehir'e uzanan bir yolculuk.
5 Kasım 2024 Salı
ŞAİR KEVSER ÖZDAMAR
1.Kitap yazmaya nasıl başladınız?
Yayınlanan kitabım bir şiir kitabı. Şiiri kendimi bildim bileli yazıyorum. Bunları kitaplaştırarak yayınlamanın benim için her ne kadar erken olduğunu düşünsem de insanın bardağı dolunca taşacak yer arıyor. Eserlerimizi kitaplaştırma isteği de sanırım bundan kaynaklanıyor. Bunun dışında bir de öykü kitabı niyetim var. Öykü, şiir gibi sadece ilhamın gelmesini bekleyen bir tür değil. Üzerinde çalışılabilecek, vakit harcanarak güzelleştirilebilecek bir başlık. Bu sebeple öykükitabımın daha önce çıkmasını istemiştim hep. Fakat kader adımızı şiirle birlikte yazmış.
2.Yazarken tıkandığınız noktalarda kendinizi nasıl motive ediyorsunuz?
Endişelenmemek, verebileceğim ilk tavsiye olurdu. Çünkü tıkanma dediğimiz noktalar dönemsel olarak kendini tekrarlar. Bazen bir an gelir geçer, bazen birkaç ay sürer. Belki ruhumuzu besleyen kaynaklar körelmiştir, belki hüznümüz demini daha almamıştır. Sebepleri sorgulamayı doğru bulmuyorum. Yalnızca endişelenmeden, bunun geçici olduğunu bilerek bu dönemlerde okumaları artırmak gerektiğini net bir şekilde söyleyebilirim.
3.Kitabınızı elinize ilk aldığınızda nasıl hissetmiştiniz?
Çok da uzak bir tarih değil bu benim için. Matbaaya gittim, bir deste kitap aldım. Önceleri benimseyemedim, sanki bu kitap bir yabancınınmış gibi hissettim. Bu his bir müddet daha devam etti. Bu histen kurtulmak için kitabınızla biraz baş başa vakit geçirmeniz gerekiyor. Sonrasında sayfaları ezberledikçe, hangi şiirin nerede olduğunu elinizle koymuş gibi kolayca bulduğunuz zaman kitabınıza sahip çıkma dürtüsü doğuyor içinizde.
4.Kitabınızın ana teması nedir?
Şiir kitabı olduğu için konuların dağınık olduğunu söyleyebilirim. Ancak bir kategorizasyona gittim elbette, şiirleri Dante’nin İlahi Komedya’sından da esinlenerek üç başlık altında topladım; Inferno/Cehennem, Purgatorio/Araf, Paradiso/Cennet. En sonuna ise Anekdotlar ismini verdiğim, hiçbir şiire sıkıştıramadığım dizelerden oluşan bir bölüm ekledim. Burada da Ferit Edgü’nün Çığlık kitabının son bölümünden esinlendiğim söylenebilir. Tüm bunların dışında,genel bir eleştiri olarak da bunu çok söylüyor dostlarım, hüzün temasının her şiire bir miktar serpiştirildiğini söyleyebilirim.
5.Yazma sürecinde kullandığınız teknikler nelerdir?
Şiir adına konuşacak olursam genellikle serbest şiir yazmakla birlikte şiirde ahenk unsurlarını sağlayacak tüm tekniklerin kullanılması gerektiğini söyleyebilirim. Burada kafiyesinden redifine, aliterasyonundan asonansına, kimi zaman hece ölçüsü de dahil olmak üzere şiiri düzyazıdan ayırt etmemizi sağlayacak tüm tekniklerin şiirin vazgeçilmez bütününün bir parçası olduğuna inanıyorum.
6.Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir vebunları nasıl aşarsınız?
En büyük zorluk hayatın ta kendisi olabilir. Nitekim hayatın bir çağlayan gibi başımızdan aşağı hızla dökülüşü esnasında bu akışa kapılıp yazma sürecinden savrulabiliyoruz. Böyle zamanlarda bir durup nefes almak, gündelik hayatın stresinden yazma süreciyle soyutlanabileceğimizi hatırlamak çok faydalı oluyor. Bunun dışında tıkanma ya da ilhamın kesilmesi gibi durumlar olduğunda da endişelenmemek ve okumaları artırarak heybemizi doldurma sürecine girmek gerektiğinden bahsetmiştim.
7.Okuyucularınıza iletmek istediğiniz özel bir mesaj var mı?
Daha çok hüzün ve karamsarlık başlığı altında aldığım eleştirilere bir yanıt niteliğinde şunları söyleyebilirim;edebiyat, acıdan kurtuluşun bir yolu değil, kimi zaman acının ta kendisi olabilir. Çünkü yazma sürecindeki insan, karşısındaki kağıtlara aslında kendini yazmaktadır. Yazma esnasında kendisiyle baş başa kalmış, kimseye açamadığı sırlarını birtakım imgelere bezeyerek satırlara dökmüştür. Yazarın kendisiyle yüzleşme sürecinin ağırlığı, okurlarda da satırlarda kendini bulma esnasında oluşur. Burada yazar ve okur, ortak bir derdi sırtlandığından birbirlerini anlama yoluna giderlerse elbette eserin verimliliği o derecede artacaktır.
8.Bize kendinizden bahseder misiniz?
Tabii ki. 2000 yılında İstanbul’da doğdum. Çukurova Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden mezunum. Anadolu Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı eğitimime devam ediyorum. Kendimi bildim bileli şiir, deneme, öykü karalarım. Fakat bunları ciddiyete bindirmem lise yıllarımı buldu. Bu yıllarda edebiyat öğretmenim yazar Ömer Faruk Dönmez’letanıştım. Ömer hocamın idaresinde okul çaplı bir yıllık yazarlık kursu eğitimi aldım. Sonrasında öykülerimi edebiyat dergilerine göndermeye başladım. İlk yayınlanan öyküm Aşkar dergisindeydi. Yine lise yıllarımda katıldığım Sivas merkezli Türkiye geneli öykü yarışmasında birinci oldum.Zaman içinde yine Aşkar, Edebistan, Güncel Sanat, Angarya,Öykümen, Serazat, Daima Edebiyat, Deruhte, Güfte Edebiyat,Bubisanat, Sina gibi dergilerde öykü, şiir ve denemelerimyayınlandı. Şu anda Öykümen edebiyat dergisinde yayın kurulunda editörlük çalışmalarımı sürdürüyorum.
31 Ekim 2024 Perşembe
YAZAR NESRİN TURGUT
2017 senesinde Anneannenimin vefatı ile başladı yazma serüvenim. Asıl meslegim Almanca öğretmenliği, çocukluğumdan beri de çizim yapıyorum.Anneannem vefat edince o yoğun duyguyla onu anlatan bir seyler yazdım o kadar yoğundu ki duygularım kısa ve çok duygusal bir hikayeçıktı ortaya ve çizim ile birleşince bir çocuk kitabı çıkmış oldu.
Her şey olabiliyor aslında ama şimdilik çocuk kitabı yazdığım için şimdilik çocuklar diyebilirim.
Inanılmaz güzel bir duyguydu, başardım demiştim içimden çünkü ilk kitabımı anneaneme ithaf etmiştim, onun ruhunu onurlandırmığımı düşünmüştüm.
4. Kitabınızın ana teması nedir ?
Sevgiyle yapılan her şeyin güzel olması üzerine.
5. Kitap fuarlarını nasıl buluyorsunuz?
Yazarlar için olması gereken bir ortam elbette ve mutlaka gerekli. Yazarın, kitabını, kendisini okuyucularla buluşturduğu güzel bir ortam.
6. Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir ve bunları nasıl aşarsınız?
Almanya da doğup büyümüş biri olarak şunu söyleyebilirim ki Türkçe dil bilgisi üzerine fazla bilgim yoktu. Ancak zaman içinde kendimi yetiştirmeye çalıştım ve hala çalışıyorum. Yazmak, bir okyanus kadar engin ve derin öğrenmeye devam ediyorum.
7. Okuyucularınıza iletmek istediğiniz özel bir mesaj var mı?
Tabi. Kitaplarımı alıp okudukları için çok teşekkür ediyorum.Şİmdiye kadar çocuklar için kitaplar yazdım ama yakında yetişkinler içinde kitaplar yazmaya başlayacağım.
8.Bize kendinizden bahseder misiniz?
Ben Nesrin Turgut Ek 1981 Almanya da doğdum. Eskişehir Anadolu Üniversitesi dış ticaret mezunuyum. Almanca öğretmenliğinin yanı sıra çocuk kitapları yazarı ve çizeriyim. 2017 den bu yana 3 adet çocuk kitabım yayımlandı. Bunlar , Balli nin Sihirli Turşusu, Rananın gizemli balığı ve Balli ve kaybolan minik kirpicik.
25 Ekim 2024 Cuma
YAZAR SILA SUBAŞI
18 Ekim 2024 Cuma
YAZAR ESMA GÜNGÖR
16 Ekim 2024 Çarşamba
YAZAR ŞEYMA GİZİM TAŞAR
1. Kitap yazmaya nasıl başladınız?
Kitap yazmaya koçluk seansları yaparken başladım.Aldığım kısa kısa kişisel gelişim notları; rahmetli annemin: Neden kitap yazmıyorsun? Fikriyle hayat buldu…Danışanlarımın hikayeleri ve onlarla yaşadığım süreçler ve kendi yaşamsal birikimim ortaya çıkmaya karar verdi.
2. Yazarken tıkandığınız noktalarda nasıl bir yol izliyorsunuz?
İlham kaynağım Hak ve İnsan. Tüm yolculuk insandan Allah’a,Allah’tan insana. Yaptığım her işte bütünsel olmaya çalışıyorum.
3. Kitabınızı ilk elinize aldığınızda neler hissetmiştiniz?
İlk kitabımda midemde kelebekler uçuşuyordu.Aşk gibi bir duyguydu. Çok kuvvetli bir mutluluk duygusu hem ruhen hem fiziken beni sarmıştı.Son kitabım Bir Varmış Bir Yokmuş’ta ise daha olgun fakat tatminkar bir mutluluk hakim.
4.Kitabınızın ana teması nasıl?
Bir anne-kız ilişkisine koçluk ve tasavvuf pencerelerinden bakıyor.Ve kendi içimize dönmeye teşvik ediyor. Tüm çocuklar hayatı boyunca anne-babalarına hem sığınır hem de onlarla mücadele halinde olurlar. Bu kitapta;hem yara bandım hem yaram hikayesi işleniyor.
5.Kitap Fuarları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yazarla okuyucunun buluşması açısından oldukça verimli bulsam da aynı zamanda bir yayınevi sahibi olarak oldukça maliyetli😊
6.Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir ve bunları nasıl aşarsınız?
Odaklanamamak ve aktarmak istediğim derinliği veremediğimi sanmak. Derin odaklanma müziklerimizi kulaklık eşliğinde dinlediğimde etkisini çok görüyorum.Hem dış dünyayla hem de zihnimdeki diğer düşünceler bağlantımı kesip yazmak istediklerime odaklanabiliyorum.
7. Okuyucularınıza vermek istediğiniz özel bir mesajınız var mı?
Bir Varmış Bir Yokmuş kadar kısa süren bu hayatta sevmenin,sevilmenin kiymetini hep bilelim.Sevgi her şeyin ilacı. Hem kendimizi sevmenin hem de hayatı sevmemizin çözmeyeceği sorun yok.
8.Bize kendinizden bahseder misiniz?
Bu dünyadan geçmekte olan bir yolcuyum.Bununla beraber BFG KOÇLUK ve Yayıncılık’ın kurucusu, Yaşam,Kariyer ve İlişki Koçu, beş kitabın yazarı ve seanslar,eğitimler veren bir kişisel gelişimciyim.Hayatımı ve hayatları bütüncül olarak daha iyi bir noktaya taşımaya aracılık ediyorum.Bilgi emanet,paylaşmamak en büyük ihanet.:)
10 Ekim 2024 Perşembe
YAZAR NİLÜFER TURAN
4 Ekim 2024 Cuma
YAZAR SEDA ÖZLEM BAŞPINAR
20 Eylül 2024 Cuma
YAZAR NİDA AKARGÜL
1. Kitap yazmaya nasıl başladınız?
Kitaplar yalnızlığın en sadık dostu bence, okudukça yeni bir dünyaya, dünyanın başka bir penceresine açılan bir kapı… madem bu kadar çok okuyorum ve ilgim var ben neden yazmayayım düşüncesiyle başladım yazmaya ve ilk kelimeden itibaren sonunu merak ettiğim büyük bir heyecana dönüştü hevesim. kafamdan geçenleri yazdıkça hevesim arttı ve sonunda nihayet bitirdiğimde, sonunu bildiğim halde defalarca okudum kendi kitabımı… tam olarak böyle başladı.
2. İlhan kaynaklarınız nelerdir?
ilham kaynağım yazdığım konunun hassasiyetine olan duyarlılığı bir çok okulum bana soruyor daha önceye dayanan istismar gibi bir durumla mı karşılaştım diye benim çevremin başına gelmedi çok şükür fakat çok sık haberlerden görüyor duyuyorum herkes gibi ama sanki benim başıma gelmiş gibi içim yanıyor kavruluyordu elimden gelen tek şey bu konuyla ilgili farkındalık yaratmak adına kitap yazmaktı… Hem kendimi hem de okullarımı kendi Kalemimin yettiğince bilinçlendirebilmekti ilham kaynağım
3. Kitabınızı ilk elinize aldığınızda neler hissetmiştiniz?
İlk elime ulaşan kitabın hala kargo poşetini saklıyorum saklayacağım da içimde amacıma ulaşmadaki ilk adımımı atmış olmanın gururu çok belirginleşmişti kapağında sayfalarında gözlerimi gezdirirken bir şeyler başarmış olmanın coşkusuyla bir kaç damla yaş bana eşlik etmesi ile beraber herkesin eline ulaşıp fayda sağlaması adına dua ederken buldum kendimi