GENEL DUYURU

**HOŞGELDİNİZ** BUGÜN SİZLERLE  YAZAR ... İLE YAPTIĞIMIZ RÖPORTAJ İLE KARŞINIZDAYIZ. . *** *** *** NOT: RÖPORTAJ YAPTIRMAK İSTEYENLER MAİL ADRESİMİZDEN İLETİŞİME GEÇEBİLİRLER. *** TAKİPTE KALIN...

KİTABA DAİR YAYIN AKIŞI

**HOŞGELDİNİZ** Kültür ,sanat ve edebiyat konularını içerisine alan geniş çaplı bir vizyon kanalı olan cahit TV sen iyi bir insansın ve her bilginin en sağlıklısına layıksın diyerek ten faydalı bilgiler vererek size yararlı olmaya çalışacak. . *** *** *** *** KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...

Röportaj etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Röportaj etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mayıs 2025 Cumartesi

YAZAR SEVİL GÖKGÖZ

1.Bize kendinizden bahseder misiniz?

--Adım Sevil Gökgöz. Uzun yolda öğrendiklerimle, tecrübelerimle, deneyimlerimle çıktığım yazarlık yolcusuyum.

2. Romanınızın ana teması nedir?

---Ailelerimizde, çevremizde ve toplumumuzda unutulan hatta bir çoğunun hatırlanmadığı kendi kaderlerine terkedilen büyüklerimizle ilgili.

3.Huzurevi kitabının ortaya çıkış hikayesi nedir?

--Çalıştığım işyerinde doktorumuzla muayenehaneye gelemeyen huzurevi sakinlerine göz muayeneleri için her hafta belirlenen Huzurevlerine gidiyorduk. O dönem çok fazla tecrübe edinmiştim. Huzurevi sakinleriyle, görevlilerle konuşma imkanlarım olmuştu. Ve yaklaşık iki yıl önce de okuduğum bir yazı vardı: Modern hayatlar geliştikçe Huzurevlerine ihtiyaç artıyor. Bu yazıyla birlikte kendime sorgulamaya başlamıştım. Neden?

4.Kitapta sessiz çığlıklar sıkça hissediliyor. Sizce insanlar ne zaman susar?

 – İnsanlar anlaşılmadığı zaman susar.

5. Kitapta aile ilişkilerine dair güçlü mesajlar var. 

Sizce toplumumuz yaşlılarla bağını nerede kopardılar*
----Kısaca bahsetmek gerekirse: Önceden büyüklerimiz evlerimizde bizlerin kütüpaneleri, yollarımızda ki ışıklarıydı. Bilgi ve tecrübeleriyle. Fakat zamanla teknoloji hayatlarımıza girmeye başladığı andan itibaren bizler her şeyi google amcamıza sormaya başladık. Bu durumda da büyüklerimizin tecrübelerine ihtiyaç duyulmamaya başlandı. Bir diğeri ise : İnsanların ekonomi şartlardan dolayı kırsal kesimlerden büyük şehirlere göç edip çekirdek aile olarak yaşamayı şeçmesi. Çok fazla nedenler var aslında.

6. Bu kitabı okuyan birinin kalbinde ne kalsın istersiniz?

– --- Bir empati izi... Bir farkındalık... Belkide '' Ben yaşlanınca
unutulmamalıyım cümlesi.'' Ama en çok ta, '' Yaşlılık bir yük değil, bir
mirastır'' düşüncesi kalsın isterim.
7. Kitabın ismi oldukça sade ama derin anlamlar barındırıyor. Huzurevi
seçmenizin özel bir sebebi var mı?
---Huzur çoğu zaman dört duvarın içinde aranır fakat aslında içimizde başlar. Bu kitapta huzur arayan ama çoğu zaman geçmişin gölgesiyle beraber an da olan hisleriyle birlikte dokunan hayatlar.

4 Mayıs 2025 Pazar

YAZAR SEBAHAT AKDEMİR


1 Roman yazmaya nasıl başladınız?

    Memleketteydik ve elimde okumuş olduğum romanlarımı bitirmiştim. O sırada kızımla telefonda konuşuyorduk. Kızıma yeni kitaplar almam gerektiğini söylediğimde, kızım “ Anne, yıllardır hayalini kuruyorsun. Neden yazmaya başlamıyorsun? Sen yaz, kimse okumazsa biz okuruz” dedi. Olur mu olmaz mı bilemedim çünkü daha önceleri yayınevlerinin yorum sayfalarını incelediğim de sıkıntılı yazılar görmüştüm. “ Gönderdiğim dosyamı incelemediler. Dosyam geri gönderildi. Kaç defadır yeniliyorum hala dönüş yapılmadı” gibi yorumlar olduğunu görünce her defasında vazgeçiyordum. Ama bir şeyleri denemeden de neler olacağını bilemiyorsunuz. Kızımla konuştuktan daha önceden aklımda düşündüğüm kurgumu hemen oturup yazmaya başladım. Kitabımı yayınevime gönderdiğimde çok kısa bir zamanda dönüş yaptılar. Kalemimin çok iyi olduğunu ve bu yolda ilerlemem gerektiği konusunda beni bilgilendirdiler. Tabi ki almış olduğum övgüler beni tetikledi. İlk kitabımın KAYBOLUŞ yayınevinden çıktı. O sene içinde ikinci kitabım ÇIKIŞ’ ı da bastırıp yayımlattım. Ardından FGK Yayınevi kurucusu Filiz Gökdemir Köşker Hanımefendi ile tanıştık ve yayınevinin değerli yazarlarıyla birlikte ortak olan DİVİDİMİN UCUNDA 2“Yarenler”,  DİVİDİMİN UCUNDA 3 “ Sinemizden Hareler” adlı iki ayrı Antoloji kitabımız FGK Yayınlarından çıktı. Her iki kitapta da birinde yirmi beş, diğerinde otuz sayfalık polisiye kurgum bulunmakta. Şimdi ise henüz çok yeni olan yeni eserimiz STAN-UP yine FGK Yayınlarından çıkarak, okuyucularımızla buluştu. 

2 İlham kaynaklarınız nelerdir?

    Okuduğum kitaplar, yaptığım gözlemler, kendi iç dünyamdaki heyecanlar, konuştuğum ya da hayat hikâyelerinden etkilendiğim insanlar ve en önemlisi toplumsal sorunlar. Yazarlar hepimizin bildiği gibi toplumsal sorunları kurgu üzerinden insanlara aktarmaya çalışıyoruz. Kendi gözlemlerimi, kendi araştırmalarım üzerinden eksik kaldığını gördüğüm şeyleri kurguya çevirmeye ve insanları bu konuda düşünmeye davet ediyorum. Benim kitaplarımda bir durumun açılımını yapmak ve o durum karşısında farkındalık oluşturabilmek. 

3 Karakterlerinizi nasıl oluşturursunuz?

    Önce vereceği mesajımı tasarlıyorum. Vereceğim mesaja göre kurgumu oluşturuyorum ve olay örgümün dizilimini ona göre şekillendiriyorum.

4 Romanın ana teması nedir?

    Adalet, vicdan. Teknoloji. Bu romanı yazmamdaki neden, insanın iç dünyasındaki çığlığı, toplumsal sessizliğin ortasında görünür kılmak istedim. STAND-UP, sahnede gülümseyen bir adamın içinde hissettiği çaresizliği, dayanılmaz acıyı, adaletin eksik kaldığı yerde, insanın karanlığa düşmesini ve teknolojinin çocuklarımız için nasıl bir tehdide dönüşebileceğini anlatmayı hedefledim. Adalet en yalın tanımıyla, hak edenin hakkını alması anlamına gelir. İnsanlar arasında dengeyi, güveni ve barışı sağlayan temel ilkedir. Adalet tolumun ve bireylerin vicdanını rahatlatır ve güven duygusunu arttırır. Yanlışın cezasız kalmadığını, doğrunun da ödüllendirildiğini gösterir. Elbette ki adaletsizlikle karşılaştığımızda doğal olarak üzülüp, öfkelenip, isyan edebiliriz. Çünkü “suçlunun ceza aldığını görmediğiniz sürece, mağdur olanı teselli edemezsiniz.” Ancak konu ne olursa olsun, kanunlara, hukuk sistemine ve emniyet birimlerine güvenerek hareket etmek durumundayız. 

    Adalet, duygularla değil, kurallarla sağlanır. Kendi adaletimizi sağlamaya kalktığımız da toplumsal dengede belki bizlerde başka birinin hakkını ihlal etmiş olabiliriz. Buda yeni adaletsizliklere kapı açar. Bu yüzden, hukuk sisteminin dışına çıkmadan ve sağduyuyla hareket etmek, hem birey olarak huzurumuzu, hem de toplumsal barışı korumanın en doğru yoludur diye düşünüyorum.

    Vicdan, bizlere doğruyla yanlışı ayırt etme yetisini veren içsel bir ses, manevi bir pusuladır. Bizler bir eylemi gerçekleştirmeden önce ya da sonra, içimizde duyduğumuz rahatsızlık ya da huzur vicdanın sesidir. Bu ses; kanunlardan bağımsız olarak kalbin ve ruhun derinliklerinden gelir ve bizlere neyin doğru, neyin yanlış olduğunu hatırlatır. 

5 Yazma sürecinde kullandığınız teknikler nelerdir? 

    Tamamen kendiniz gibi olmanız ve halkın içindeki problemleri görünür kılmak. Okuyucu kitabı bitirdikten sonra düşünmeli, bilgilenmeli ve farkındalığını arttırabilmeli. En azından benim düşüncem bu yönde.

6 Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir ve bunları nasıl aşarsınız?

    Kurgumu daha önceden oluşturduğum için, kurgum belli, olaylarım belli, karakterlerimin rolleri ve hikâyede nasıl yol aldıkları belli olduğu için çok zorluk çektiğim söylenemez. Benim için önemli olan yazıya dökmek. Yalnız kurgumdaki kötü karakterlerin ruh halini yazmakta biraz zorlanıyor olsam da başardığımı düşünüyorum. 

7 Okuyucularınıza iletmek istediğiniz özel bir mesaj var mı?

    Teknoloji çocuklarımız için fırsatlar kadar tehlikeler de barındırıyor. Onları internetin karanlık köşelerinde yalnız bırakmamalıyız. Adalet arayışı çok anlaşılabilir bir durum ama onu kendi ellerimizle sağlamaya kalkarsak, bizlerde karanlıklarla yüzleşebiliriz.

8 Bize kendinizden bahsedebilir misiniz?

    Ben 1970 Ankara doğumluyum. Evli ve üç çocuk annesiyim. Kendimize ait kızımın kuruculuğunu yaptığı, Yaşam koçluğu ve Eğitim Danışmalığı merkezimiz de kızımla beraber çalışıyoruz. Daha doğrusu uzman olan kızım, biz ona destek oluyoruz. Kendime ait KAYBOLUŞ, ÇIKIŞ, DİVİDİMİN UCUNDA 2 Yarenler, DİVİDİMİN UCUNDA 3 Sinemizden Hareler Antoloji kitabı ve şimdilerde yeni çıkan kitabım STAND-UP adlı eserlerim mevcut. 

 

12 Şubat 2025 Çarşamba

YAZAR HATİCE KONDU

  1. Kitap yazmaya nasıl başladınız? 

Yazmaya olan ilgim her zaman vardı ama bir roman yazmaya Meryem’in hikayesini duyduğum anda karar verdim. Meryem’in yaşadıkları beni derinden etkiledi ve bu hikâyenin duyulması gerektiğini düşündüm. Sadece bir roman yazmak değil, aynı zamanda sesi duyulmayan kadınların sesi olmak, 

“Paralı Kapının Gelini” nin de Meryem’in  gerçek hayat öyküsü ile pek çok kadının yaşadığı gerçekleri edebiyat aracılığıyla anlatmak istedim.

  1. İlham kaynaklarınız nelerdir?

Benim en büyük ilham kaynağım hayatın kendisi,

gerçek hikayeler, yaşanmışlıklar, toplumda sesi duyulmayan insanların mücadeleleri… Bunlar beni en çok etkileyen şeyler. Paralı Kapının Gelini tamamen gerçek bir hayat hikayesine dayanıyor ve bu romanı yazarken en büyük ilhamım Meryem’in yaşadıkları oldu.

Genel olarak ise edebiyat en büyük ilham kaynağım. Klasiklerden modern eserlere kadar okuduğum her kitap, farklı bakış açıları kazanmamı sağladı.. Ama beni yazmaya yiten en önemli şey, hayatın içinden gelen gerçek hikayeler. 

  1. Kitabınızın çeviri süreci nasıl ilerledi?

Kitabımın çeviri süreci benim için çok özel ve öğretici bir deneyimdi. Paralı Kapının Gelini’ni (Die Braut der geldverzierten Tür) Almancaya çevirirken en büyük önceliğimiz, hikayenin ruhunu ve duygusunu koruyabilmekti. Sadece kelimeleri çevirmek yeterli değil; hikayenin dokusunu, kültürel derinliğini ve duygularını da aktarmak gerekiyordu.

Bu süreçte yalnız değildim. Bir arkadaşım ve deneyimli bir Almanca öğretmeni bana destek oldu. Özellikle bazı deyimlerin ve kültürel ifadelerin Almancaya doğru şekilde aktarılması konusunda onların katkısı çok değerliydi. Türkçede derin anlamlar taşıyan bazı kelimelerin birebir karşılığı olmadığından, en doğru ifadeyi bulmak için uzun uzun düşündüğümüz zamanlar oldu. Ama kitabın iki dilde de aynı etkiyi yaratmasını istediğim için titizlikle çalıştım. Sonunda okuyuculardan gelen olumlu geri dönüşler ile tüm bu emeğin karşılığını almış oldum.

  1. Kitabınızın ana teması nedir?

Paralı Kapının Gelini’nin ana teması, kadınların toplumdaki yeri, geleneklerin bireyler üzerindeki baskısı ve özgürlük mücadelesidir. Bu roman, sessiz kalmaya zorlanan, kendi hayatı üzerinde söz hakkı olmayan kadınların hikayesini anlatıyor. Gerçek bir hayat hikayesinden yola çıkarak yazdığım bu kitap, kadınların yaşadığı eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri gözler önüne seriyor.

Kitapta, özellikle törelerin ve toplum baskısının kadınları nasıl şekillendirdiği, onların hayallerini nasıl kısıtladığı üzerinde duruyorum. Ama bu sadece bir trajedi hikayesi değil; aynı zamanda bir direniş ve umut hikayesi. Meryem’in yaşadıkları, aslında birçok kadının yaşadığı gerçeklerin bir yansıması… 

Ben de bu romanla onların sesi olmak istedim.

  1. Kitabınızın farklı bir dilde okurlarla buluşması nasıl bir duygu?

Kitabımın farklı bir dilde, farklı bir kültürde okurlarla buluşması tarif edilemez bir duygu. Paralı Kapının Gelini’ni Almancaya çevirdiğimizde, hikayenin sadece Türk okuyucularına değil, Almanca okuyan insanlara da ulaşacağını bilmek beni heyecanlandırdı hikayem sınırların ötesine taşınmış oldu.

Almanca okurlardan gelen yorumlar, benim için büyük bir mutluluk kaynağı oldu. Birçok kişi kitabı son derece akıcı bulduğunu, çok güzel bir konuya değindiğimi belirtti. Bu tür geri dönüşler, emeklerimin karşılığını bulduğunu görmek adına çok değerli. Bir okuyucumun ‘Kitabını okudum, sesimi duyduğun için teşekkür ederim’ demesi, ne kadar doğru bir yolda olduğumu bir kez daha gösterdi bana. Dil fark etmeksizin, hikâyemin insanların kalbine dokunması benim için en büyük ödül.

  1. Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir ve bunları nasıl aşarsınız?

Paralı Kapının Gelini’ni yazarken karşılaştığım en büyük zorluklardan biri, duygusal yükü taşımaktı. Meryem’in hikayesi gerçek olduğu için, her kelimeyi yazarken büyük bir sorumluluk hissettim. Bu duygusal yoğunluk bazen beni zorladı.

Bir diğer zorluk ise, romanın doğru bir şekilde evrilmesini sağlamak oldu. Yazarken hikayenin gidişatını net bir şekilde görmek bazen zor olabiliyor, özellikle birden fazla karakterin iç dünyasını anlatmaya çalışırken. Bunları aşmak için ise, yazma sürecimde kendimi sürekli olarak motive ettim. Yazdıkça, karakterlerle daha fazla bağ kurdum ve hikâyenin bana göstereceği yolu takip ettim. Bir süre sonra yazma süreci, bir terapinin parçası gibi oldu ve her zorluk, beni bir adım daha ileriye götürdü.


  1. Okuyucularınıza iletmek istediğiniz özel bir mesaj var mı? 

Okuyucularım için iletmek istediğim en önemli mesaj, her kadının kendi hayatı üzerinde söz hakkı olması gerektiğidir. 

Paralı Kapının Gelini’ni yazarken, bir kadının kendi sesini bulması ve bu sesi duyurması gerektiğini düşündüm. Bu romanla, toplumda susturulan, görülmeyen ve değersizleştirilen kadınların hikayelerini anlattım. Kadınların kendi gücünü ve değerini keşfetmeleri gerektiğine inanıyorum.

Okuyucularımın, Paralı Kapının Gelini’ni okurken yalnızca bir hikâye dinlemekle kalmamalarını, aynı zamanda içinde bulundukları toplumda daha duyarlı ve farkındalıklı bireyler olmalarını temenni ediyorum.


8.  Bize kendinizden bahseder misiniz? 


Ben, aşçı olarak çalışan, okumayı ve yazmayı çok seven, 16 yıldır Almanya da yaşayan, evli ve üç çocuklu bir anneyim. Aslen Şanlıurfalıyım ama Kırşehir’de büyüdüm. Romanımda Şanlıurfa’dan Kırşehir'e uzanan bir yolculuk.


5 Kasım 2024 Salı

ŞAİR KEVSER ÖZDAMAR

1.Kitap yazmaya nasıl başladınız?


Yayınlanan kitabım bir şiir kitabı. Şiiri kendimi bildim bileli yazıyorum. Bunları kitaplaştırarak yayınlamanın benim için her ne kadar erken olduğunu düşünsem de insanın bardağı dolunca taşacak yer arıyor. Eserlerimizi kitaplaştırma isteği de sanırım bundan kaynaklanıyor. Bunun dışında bir de öykü kitabı niyetim var. Öykü, şiir gibi sadece ilhamın gelmesini bekleyen bir tür değil. Üzerinde çalışılabilecek, vakit harcanarak güzelleştirilebilecek bir başlık. Bu sebeple öykükitabımın daha önce çıkmasını istemiştim hep. Fakat kader adımızı şiirle birlikte yazmış.

 

2.Yazarken tıkandığınız noktalarda kendinizi nasıl motive ediyorsunuz?


Endişelenmemek, verebileceğim ilk tavsiye olurdu. Çünkü tıkanma dediğimiz noktalar dönemsel olarak kendini tekrarlar. Bazen bir an gelir geçer, bazen birkaç ay sürer. Belki ruhumuzu besleyen kaynaklar körelmiştir, belki hüznümüz demini daha almamıştır. Sebepleri sorgulamayı doğru bulmuyorum. Yalnızca endişelenmeden, bunun geçici olduğunu bilerek bu dönemlerde okumaları artırmak gerektiğini net bir şekilde söyleyebilirim. 

 

3.Kitabınızı elinize ilk aldığınızda nasıl hissetmiştiniz?


Çok da uzak bir tarih değil bu benim için. Matbaaya gittim, bir deste kitap aldım. Önceleri benimseyemedim, sanki bu kitap bir yabancınınmış gibi hissettim. Bu his bir müddet daha devam etti. Bu histen kurtulmak için kitabınızla biraz baş başa vakit geçirmeniz gerekiyor. Sonrasında sayfaları ezberledikçehangi şiirin nerede olduğunu elinizle koymuş gibi kolayca bulduğunuz zaman kitabınıza sahip çıkma dürtüsü doğuyor içinizde.

 

4.Kitabınızın ana teması nedir?


Şiir kitabı olduğu için konuların dağınık olduğunu söyleyebilirim. Ancak bir kategorizasyona gittim elbette, şiirleri Dante’nin İlahi Komedya’sından da esinlenerek üç başlık altında topladım; Inferno/Cehennem, Purgatorio/Araf, Paradiso/Cennet. En sonuna ise Anekdotlar ismini verdiğim, hiçbir şiire sıkıştıramadığım dizelerden oluşan bir bölüm ekledim. Burada da Ferit Edgü’nün Çığlık kitabının son bölümünden esinlendiğim söylenebilir. Tüm bunların dışında,genel bir eleştiri olarak da bunu çok söylüyor dostlarım, hüzün temasının her şiire bir miktar serpiştirildiğini söyleyebilirim.

 

5.Yazma sürecinde kullandığınız teknikler nelerdir?


Şiir adına konuşacak olursam genellikle serbest şiir yazmakla birlikte şiirde ahenk unsurlarını sağlayacak tüm tekniklerin kullanılması gerektiğini söyleyebilirim. Burada kafiyesinden redifine, aliterasyonundan asonansına, kimi zaman hece ölçüsü de dahil olmak üzere şiiri düzyazıdan ayırt etmemizi sağlayacak tüm tekniklerin şiirin vazgeçilmez bütününün bir parçası olduğuna inanıyorum.

 

6.Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir vebunları nasıl aşarsınız?


En büyük zorluk hayatın ta kendisi olabilir. Nitekim hayatın bir çağlayan gibi başımızdan aşağı hızla dökülüşü esnasında bu akışa kapılıp yazma sürecinden savrulabiliyoruz. Böyle zamanlarda bir durup nefes almak, gündelik hayatın stresinden yazma süreciyle soyutlanabileceğimizi hatırlamak çok faydalı oluyor. Bunun dışında tıkanma ya da ilhamın kesilmesi gibi durumlar olduğunda da endişelenmemek ve okumaları artırarak heybemizi doldurma sürecine girmek gerektiğinden bahsetmiştim.

 

7.Okuyucularınıza iletmek istediğiniz özel bir mesaj var mı?


Daha çok hüzün ve karamsarlık başlığı altında aldığım eleştirilere bir yanıt niteliğinde şunları söyleyebilirim;edebiyat, acıdan kurtuluşun bir yolu değil, kimi zaman acının ta kendisi olabilir. Çünkü yazma sürecindeki insan, karşısındaki kağıtlara aslında kendini yazmaktadır. Yazma esnasında kendisiyle baş başa kalmış, kimseye açamadığı sırlarını birtakım imgelere bezeyerek satırlara dökmüştür. Yazarın kendisiyle yüzleşme sürecinin ağırlığı, okurlarda da satırlarda kendini bulma esnasında oluşur. Burada yazar ve okur, ortak bir derdi sırtlandığından birbirlerini anlama yoluna giderlerse elbette eserin verimliliği o derecede artacaktır.

 

8.Bize kendinizden bahseder misiniz?


Tabii ki. 2000 yılında İstanbul’da doğdum. Çukurova Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden mezunum. Anadolu Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı eğitimime devam ediyorum. Kendimi bildim bileli şiir, deneme, öykü karalarım. Fakat bunları ciddiyete bindirmem lise yıllarımı buldu. Bu yıllarda edebiyat öğretmenim yazar Ömer Faruk Dönmez’letanıştım. Ömer hocamın idaresinde okul çaplı bir yıllık yazarlık kursu eğitimi aldım. Sonrasında öykülerimi edebiyat dergilerine göndermeye başladım. İlk yayınlanan öyküm Aşkar dergisindeydi. Yine lise yıllarımda katıldığım Sivas merkezli Türkiye geneli öykü yarışmasında birinci oldum.Zaman içinde yine Aşkar, Edebistan, Güncel Sanat, Angarya,Öykümen, Serazat, Daima Edebiyat, Deruhte, Güfte Edebiyat,BubisanatSina gibi dergilerde öykü, şiir ve denemelerimyayınlandı. Şu anda Öykümen edebiyat dergisinde yayın kurulunda editörlük çalışmalarımı sürdürüyorum.

31 Ekim 2024 Perşembe

YAZAR NESRİN TURGUT

1. Kitap yazmaya nasıl başladınız?

2017 senesinde Anneannenimin vefatı ile başladı yazma serüvenim. Asıl meslegim Almanca öğretmenliği, çocukluğumdan beri de çizim yapıyorum.Anneannem vefat edince o yoğun duyguyla onu anlatan bir seyler yazdım o kadar yoğundu ki duygularım kısa ve çok duygusal bir hikayeçıktı ortaya ve çizim ile birleşince bir çocuk kitabı çıkmış oldu.  

 

2. Ilham kaynaklarınız nelerdir?

Her şey olabiliyor aslında ama şimdilik çocuk kitabı yazdığım için şimdilik çocuklar diyebilirim.

 

3. Kitabınızı ilk elinize aldığınızda neler hisset miştiniz ?

 

Inanılmaz güzel bir duyguydu, başardım demiştim içimden çünkü ilk kitabımı anneaneme ithaf etmiştim, onun ruhunu onurlandırmığımı düşünmüştüm.

 

       4. Kitabınızın ana teması nedir ?


            Sevgiyle yapılan her şeyin güzel olması üzerine.

 

      5. Kitap fuarlarını nasıl buluyorsunuz?


           Yazarlar için olması gereken bir ortam elbette ve mutlaka gerekli. Yazarın, kitabını,          kendisini okuyucularla buluşturduğu güzel bir ortam.

 

       6. Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir ve bunları nasıl aşarsınız?


Almanya da doğup büyümüş biri olarak şunu söyleyebilirim ki Türkçe dil bilgisi üzerine fazla bilgim yoktu. Ancak zaman içinde kendimi yetiştirmeye çalıştım ve hala çalışıyorum. Yazmak, bir okyanus kadar engin ve derin öğrenmeye devam ediyorum.

 

       7. Okuyucularınıza iletmek istediğiniz özel bir mesaj var mı?

Tabi. Kitaplarımı alıp okudukları için çok teşekkür ediyorum.Şİmdiye kadar çocuklar için kitaplar yazdım ama yakında yetişkinler içinde kitaplar yazmaya başlayacağım.

 

       8.Bize kendinizden bahseder misiniz?


 Ben Nesrin Turgut Ek 1981 Almanya da doğdum. Eskişehir Anadolu Üniversitesi dış ticaret mezunuyum. Almanca öğretmenliğinin yanı sıra çocuk kitapları yazarı ve çizeriyim. 2017 den bu yana 3 adet çocuk kitabım yayımlandı. Bunlar , Balli nin Sihirli Turşusu, Rananın gizemli balığı ve Balli ve kaybolan minik kirpicik.


25 Ekim 2024 Cuma

YAZAR SILA SUBAŞI

Kitap yazmaya nasıl başladınız?

 Aslında bu hikaye yazı yazmayı öğrenmemle başlıyor. Yazı yazmayı öğrendiğimden beri bir şeyler yazmayı seviyordum. Sayılsal öğrencisi olmama rağmen Türkçe derslerini hep çok severdim. Sınavda kompozisyon yazma sorusu olsun isterdim. Okul çapında il çapında yazı yarışmalarına katılırdım, derecelere girdim ve birinciliklerim oldu. Çok kitap okuyordum. Aralıksız kitap okuma alışkanlığını çok önceden edindim. Bir kitap bittiğinde hemen diğer kitaba başlama alışkanlığın yani bu dediğim. Ara vermeden. Yazar olmanın yolu okuyucu olmaktan geçiyor. Kendimizi beslemenin bir çok yolu var. Bunların başında da iyi bir okuyucu olmak geliyor. Ben bir gün bir kitap yazacağımı biliyordum bu çok önceden verilmiş bir karardı benim için. Bunu gerçekleştirebildiğim için çok mutluyum. Bu hayallerimin ötesinde bir hismiş. Yazdıklarınızın bir başkasının kalbine dokunması çok özel.

 İlham kaynağınız nelerdir? 

 Kitap yazdığım dönemde yakınlarıma bir kesit okuduğumdaki yüzlerinden okuduğum heyecan beni çok motive ediyor. Aslında masa başına oturduğumda yazabilen bi yazarım. O an aklımı meşgul eden önemli bir işim yoksa kahvemi alıp masaya otururum ve yazmaya başlarım. Sadece çok mutluyken ve çok üzgünken yazamıyorum. Stabil rutin bi ruh halinde ilham perilerim hep omzumda oluyor diyebilirim. Her zaman daha iyisini yapmaya çalışıyorum, güzel kalbe dokunan hikayeler yazmaya çalışıyorum. 

 Kitabı elinize aldığınızda neler hissetmiştiniz?

 Bu bir kavuşma anı aslında. Büyük bir emek ve beklenen onca zamanın bir sonucunda büyük bir kavuşma..Çokça mutluluk, gurur ve heyecan hissettiğimi söyleyebilirim. Daha sonrasında da merak..Artık başkaları tarafından okunacak olmasından dolayı geri dönüşlerin getirdiği büyük bir heyecan ve merak var. Hepsi ama hepsi baştan sona çok tatlı bir telaş. Kitap yazmayı da, çıkma aşamasını da, bu sürecin her anını çok seviyorum. Bu yüzden diyorum ya hep, yaşadığım süre boyunca yazmakta olduğum bir kitabım olsun istiyorum. 

 Kitabımınızın ana teması nedir? 

 Hatırladığım Sonbahar; Yıldız Zamanı’nındaki karakterlerin hikayesinin devamı gibi olsa da bambaşka bir hikayeye sahip. Çok özel ve anlamlı bir hikayesi var. İnsanın seçtiği her yolda başka biri olacağını anlatıyor. İnsan seçimleri sonucunda, değişiyor ve dönüşüyor. Mizacı, gülüşü, karakteri, görünüşü her şey buna göre şekilleniyor. Temelde ana fikir bu aslında. İnsan her zaman seçtiği yolun en iyi olacağını temenni ederek seçer yolunu. Her yolun eksisi ve artısı vardır. Artısı çok olanı seçmeye çalışır. Seçmediği yolda nasıl biri olacağı ise hiç bilinmeyen bir ihtimal olarak kalacaktır. Hatırladığım sonbahar; akıcı,sıcak ve ters köşeleriyle heyecanlandıran bir kitap. Yan düşünceler olarak, herkesin kendi zamanını yaşadığı düşüncesi var. Herkese biçilen ömür farklı, herkesin sınandığı şeyler farklı. İnsan için hiçbir zaman geç değildir. 

 Kitap fuarlarını nasıl buluyorsunuz? 

 Bir kitap; birbirlerini hiç tanımayan yazar ve okuyucuyu bir araya getirir. Kalplerini birbirini ısındırır. Kitap fuarları ve imza günleri ise; bu bir araya gelişi yüz yüze yapma fırsatı sunar. Benim iki imza günüm oldu. Birisi Tüyap Kitap Fuarıydı. Her yazarın soluması gereken bir atmosfer. Çok özel bir his. Bu yıl yayınevimiz yine yer alacak ama ben maalesef vize dönemime denk gelmesinden dolayı katılamıyor olacağım. Yoğun bir sınav takvimim var ne yazık ki. İkinci kitabım sayesinde yüzlerce farklı insanla tanıştım. Okuyucularımdan çok güzel dönüşler aldım. Uygun bir zamanda bir imza gününde tekrar onlarla buluşmak istiyorum. Güzel bir imza günü planım var. 

 Yazma sürecinizde yaşamış olduğunuz zorluklar nelerdir?

 Benim bir kitabı yazma şeklim şu şekilde oluyor. Öncelikle hikayenin başını ve sonunu planlıyorum. Okuyucu kitapta tutacak iki üç tane sağlam olay örgüsü oluşturduktan sonra, karakterlerimi oluşturuyorum. Kitabın omurgası kitabı yazmadan şekilleniyor bende kısaca. Elbette bu plana tamamen sadık kalmak mümkün değil. Eklemeler çıkarmalar oluyor. Kitap yazmak uzun bir süreç ve bu süreçte çoğu şey değişebilir. Sayfalarca yazmış olabilirsiniz ama hikaye artık akmayabilir, tıkanabilir. Bu durumda geri adım atıp hikayeye yeni bir yön vermek gerekebilir. Yazma sürecini hayata entegre etmek bence zorluğunu ortadan kaldırıyor. Şunu demek istiyorum, bazen yazamayabilirsiniz bazen yazmak yerine düşünmeniz gerekir. Bazen okumanız gerekir, bazen bazı şeyler yaşamanız gerekir. Umutsuzluğa düşmek veya vazgeçmek yerine bu süreci hayata dahil edip o şekilde yürütmek en güzeli. 

 Okuyuculara iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

 Hatırladığım Sonbaharla beraber yüzlerce farklı kişiyle tanıştım. Okuyan ve dönüş yapan tüm okuyucularımın mesajlarını gözlerim dolarak okudum ve uzunca konuştuk. Gerçekten çok farklı bir mutluluktu. Önce hatırladığım sonbaharı okuyanlar ilk kitabımı merak edip onu da okumak istediler. Okuyucularımla çok kıymetli ve özel bir bağ oluşturduk. Bu hissi çok ama çok sevdim. Hepsini sevgiyle kucaklıyorum..İyi ki varlar..Daha nicelerinle buluşmayı diliyorum 

 Kendinizden bahseder misiniz?

 Ben Sıla Subaşı, 22 yaşımdayım. Ege Üniversitesi Kimya Mühendisliği üçüncü sınıf öğrencisiyim. Makine Mühendisliğinde yan dal yapıyorum. Yıldız Zamanı ve Hatırladığım Sonbahar kitaplarının yazarıyım. İzmirde yaşıyorum.

18 Ekim 2024 Cuma

YAZAR ESMA GÜNGÖR


1)Bize kendinizden bahseder misiniz?

21 yaşındayım. Malatya'da yaşıyorum.  Aslen Adıyamanlıyım. Yazarlığımın yanında, Evlilik Ve İlişki Danışmanlığı, Aile Ve Sosyal Yaşam Danışmanlığı mesleklerim de mevcut. 

2)Kitap yazmaya nasıl başladınız?

Bu soru uzun uzun cevaplayabileceğim, cevaplarken de isim anarak andığım isimlere de teşekkür ederek ilerlemek istediğim bir soru. En başta beni yetiştiren annem Fatma Güngör, babam Mehmet Ali Güngör'e,  ardından heyecanıma daima ortak olan, endişelerime duvar ören ablalarım Nadire Güngör Karaboğa'ya, Esra Güngör Şener'e, Sümeyye Güngör Özyiğit'e ve yine devamında eniştem İlker Özyiğit,ağabeyim Muhammed Güngör, erkek kardeşlerim İbrahim Güngör ve Ali Güngör 'e teşekkür ederek başlamak istiyorum. 
 Yazmama ilk vesile olan kişi kalemimin ilk yönetmeni olan ilkokul öğretmenim Habibe Karakuş'tur. Mesleğinde inanılmaz derecede iyidir,ona da çok teşekkür etmek istiyorum. İlkokul 3 veya 4. Sınıfta iken hikaye konusunu işlemiştik.Habibe Hocam bizden hikaye yazmamızı istemiş ertesi gün kontrol ettiğinde yazımın ve yazdığım hikayemin çok güzel olduğunu belirtmişti. O gün öğretmenime duyduğum sevgi,hayranlık ve övgüleri oldukça heveslendirmişti beni. O zamanda o zamanın elverdiği kadar yazabiliyordum tabi ki.. Hikaye,akrostiş vs bunlardan ibaretti o zamanlar.  Zaten okuma alışkanlığı kazandırmıştı en başından. Bu yolculuğumda yeri bambaşkadır ve hep öyle kalmaya devam ediyor. 
Ortaokula geçtiğim zamanlarda  Türkçe öğretmenim Hakan Ertürk hocam ile karşılaşmak nasip oldu. Bizlere şiir ezberlettiğini o şiirlerin yazılma sebeplerini şairlerini anlamlarını hangi satırda ne anlatılmak istendiğini dahi anlattığını hatırlıyorum.  Elbette şiir ezberlemek isteğe bağlı ilerliyordu,isteyen ezberliyordu fakat Hakan hocamın bilgilerini aktarması, bizleri o bilgilerin ışığında yönlendirmesi bu yolu keyifli kılıyordu benim nazarımda.
Bir dönem en çok şiiri ezberleyerek birinci olduğumu da,birinci olduğum zaman Hakan Hocamın "sen aslında bir yandan liseye de hazırladın kendini,Edebiyatta bir zorluk yaşayacağını sanmıyorum " dediğini de hatırlıyorum.  Liseyi,ortamını, Edebiyatı bile tam manasında bilmezken emin olduğum bir şey vardı:Ben lisede Edebiyat dersinde herhangi bir zorluk yaşamayacaktım. 
Nasip oldu; liseye geçtim.  Liseye geçişim yazmam için bir dönüm noktası diyebilirim. Özellikle de 11.sınıf.  Lise 1 de iken Edebiyat dersinin bir sınavında kompozisyon ile ilgili bir soru vardı. Sınavları okuduktan sonra lise 1 de Edebiyat dersini birlikte işlediğimiz Arkın Gürbaş Hocam Esma Güngör kimdi diyerek sınıfa meraklı gözlerle bakınca ufaktan heyecanlanmıştım. O heyecanın etkisiyle "benim hocam!" demişti titreyen sesim.  "Seni tebrik ederim hem kompozisyon sorusunda sıfır hatayla hem de 9. Sınıflar arasında en yüksek notu alarak birinci oldun " demişti.  O gün Hakan Hocamı hatırlamıştım ve söylediklerini. Yazmaya sımsıkı sarılarak örtüyordum bu yolda düşüncelerimi,defterlere. Her zaman yazmak için ayırdığım bir defterim vardı hatta yakınlarım "sana hediye alırken aklımıza defter,kalem, kitaptan başka bir şey gelmiyor "deyip dururlardı. Lise 2 de Edebiyat dersini beraber işlediğimiz Rezzan Rüzgar hocam da diğer öğretmenlerimle aynı fikirde idi. Edebiyat dersinde başarılı olduğumu söylerdi. Ve benim için dönüm noktası olan lise 3...
Mehmet Demir hocam. Ve yine Edebiyat dersi... Lise 3 te Edebiyat dersinin ilk gününde hocamız tanışma faslından sonra hayallerimizi,hedeflerimizi sormuş ben de "hocam benim meslek hedeflerim sürekli değişkenlik gösteriyor fakat ben hangi mesleği icra edersem edeyim bir gün yazar olmak istiyorum " diyerek atmıştım yazarlık için ilk adımımı.  Mehmet Hocamın kontrolü altında denemeler yazmaya başladım. Neredeyse haftada bir deneme yazıyor iki kitap bitiriyordum. Okumadan,yazmadan duramıyordum. Yine bir gün Mehmet Hocam yazdığım denemeyi kontrol ettikten sonra yanına çağırmıştı. Masasına vardığımda 7 veya 8 kağıt görmüştüm masanın üzerinde. Aradan benim kağıdımı çekip "bak bir çizik bile atmadım kontrol ederken,o kadar güzel olmuş demişti.  Çok hevesle ve gururla yazıyordum.  İşin ehli öğretmenlerim tarafından olumlu yorumlar ve tebrikler ziyadesiyle mesut ediyordu.  12. Sınıfta yine çok güzel bir öğretmenimle tanışmak nasip olmuştu. Nilüfer Tokcan.  Edebiyat ders notlarım yüksekti ve hatta bununla ilgili şakalaşmalarımız da oluyordu. İsmini andığım tüm öğretmenlerime teşekkür ediyorum. Yalnızca Edebiyat Türkçe öğretmenlerimi anmam yeterli olmayacak. Ben bana çok şey katan ömrüme nasip olan diğer öğretmenlerim  Nuray Akpınar,Emine Kaplan, Türkan Taş, Esra  Özdemir, Şerife Muslu, Fethi Aslan, Mahmut Baştuğ,Hüseyin Demir, Feyyaz Ali Erdoğan,Mahmut Aktaş, Fikret İnanç Vahap Mehteroğlu 'na çok teşekkür ediyorum. Öğretmen şanstır diye bir bilinmişlik var. 
Adını andığım öğretmenlerim şansın denklemindeki tüm bilinmişlikleri yıkan öğretmenlerdi. Eğitim-öğretim hayatı devam eden her öğrenciye ismini andığım öğretmenlerim misali öğretmenlerle karşılaşmalarının nasip olmasını diliyorum.
Varlıkları daim olsun. 

3)İlham kaynaklarınız nelerdir?

İlham kaynağım  yazdığım yaşanmış hayat hikayesini anlatan ve bu yaşananları araştırırken bilgi veren yakınlarım. 

4)Kitabınızı ilk elinize aldığınızda neler hissetmiştiniz? 

Kitap yazarının evladıdır. Hayatınızda çok kıymetli yeri olan bir dost misalidir aynı zamanda.Kavuşmalı ayrılık yaşadığınız bir dost... Bir süre  sonra size çok güzel bir vaziyette döneceğini biliyorsunuz ve bunun heyecanıyla titriyorsunuz.  Yolunu gözlediğim bir yoldu o, bambaşkaydı ona kavuşmak. 

5)Kitap fuarlarını nasıl buluyorsunuz?

Kitap fuarları yazarlarla okurları buluşturan ve okuma hevesini arttıran gerek ailelere gerek okurlara gerek de yazarlara iyi gelen bir etkinliktir. Dijital ortamdan sıyrılma imkanı olarak da görebiliriz. Ve doğal olan her şey bir çok şeyden çookk daha güzeldir. 

6)Kitabınızın ana teması nedir?

Gerçek yaşanmış bir hayat hikayesi. kitabımın arkasında belirttiğim gibi. 

7)Yazma sürecinde karşılaştığınız zorluklar nedir ve bunlarla nasıl başa çıkarsınız? 

Yazmak;biz yazarlar için zorlu bir süreç değil elbette.  Yazmak biz yazarlar için şifa barındıran, bizi kendimize getiren bir bağımlılıktır. 
Yalnızca ufak bir detay var. Zaman vermek. Zaman geçtikçe güncellemeler yapmak, yeri geldiğinde sil baştan başlamak.
Ve bir de Bu süreçte dışarıda kalanlar ve eleştirilerinden ziyade alaycı tavırları bir tık sinir bozabiliyor.  Otomatik klavye ile mesaj yazamayan insanlar kitabımla alay etmişlerdi ve henüz kitap basım aşamasındaydı.  Ve ben kendimi bildiğim kendime inandığım için bu yolda emin adımlarla ilerledim, bu yolun bitiminde duran Kitabımın satırlarındaki çiçekli bahçelerde gezinip duruyorum şimdi.

8)Okurlarınıza iletmek istediğiniz özel bir mesaj var mı? 

Hem kitabım için hem genel anlamda iletmek istediğim mesajlar var okuyucularıma.  
 Bence Okumak, yazarın davetine icabet etmektir. Yazmak, davet etmektir. Davetime icabetiniz için teşekkür ediyorum Kitabım sizleri çok şaşırtacak bir kitap. Ve kitabın sonunda "vay be!" diyeceğinizi hissediyorum. Umarım hislerimde yanılmam. Ve Umarım Alın Yarası sizler için güzel bir yolculuk olur.
Ve siz değerli okuyucularıma iletmek istediğim bir diğer mesajım;
Ne olursa olsun, kim ne derse desin daima kendiniz için hayaller kurun ve daima kendinizi o hayallerin gölgesinde kanat çırparken görmek için çaba gösterin. Her şey bazen yolunda gitmez ama bizler hiç olmasa da bizim için her şey olan hayallerimizin yolundasağlam adımlarla ilerleyelim . Her şey geçicidir. Başarının lezzeti kalıcı bir imzadır. ALLAH tan hepimiz için sağlıklı uzun hayırlı ömürler ve ölümler diliyorum. Özellikle bu dönemde Kız çocuklarımız ve kadınlarımız için.  Sevgilerimle...
Röportajınız için teşekkür ediyorum, varlığınız daim olsun.

16 Ekim 2024 Çarşamba

YAZAR ŞEYMA GİZİM TAŞAR

1. Kitap yazmaya nasıl başladınız?

Kitap yazmaya koçluk seansları yaparken başladım.Aldığım kısa kısa kişisel gelişim notları; rahmetli annemin: Neden kitap yazmıyorsun? Fikriyle hayat buldu…Danışanlarımın hikayeleri ve onlarla yaşadığım süreçler ve kendi yaşamsal birikimim ortaya çıkmaya karar verdi.

2. Yazarken tıkandığınız noktalarda nasıl bir yol izliyorsunuz?

İlham kaynağım Hak ve İnsan. Tüm yolculuk insandan Allah’a,Allah’tan insana. Yaptığım her işte bütünsel olmaya çalışıyorum.

3. Kitabınızı ilk elinize aldığınızda neler hissetmiştiniz?

İlk kitabımda midemde kelebekler uçuşuyordu.Aşk gibi bir duyguydu. Çok kuvvetli bir mutluluk duygusu hem ruhen hem fiziken beni sarmıştı.Son kitabım Bir Varmış Bir Yokmuş’ta ise daha olgun fakat tatminkar bir mutluluk hakim.

4.Kitabınızın ana teması nasıl? 

Bir anne-kız ilişkisine koçluk ve tasavvuf pencerelerinden bakıyor.Ve kendi içimize dönmeye teşvik ediyor. Tüm çocuklar hayatı boyunca anne-babalarına hem sığınır hem de onlarla mücadele halinde olurlar. Bu kitapta;hem yara bandım hem yaram hikayesi işleniyor.

5.Kitap Fuarları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yazarla okuyucunun buluşması açısından oldukça verimli bulsam da aynı zamanda bir yayınevi sahibi olarak oldukça maliyetli😊

‌6.Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir ve bunları nasıl aşarsınız?

Odaklanamamak ve aktarmak istediğim derinliği veremediğimi sanmak. Derin odaklanma müziklerimizi kulaklık eşliğinde dinlediğimde etkisini çok görüyorum.Hem dış dünyayla hem de zihnimdeki diğer düşünceler bağlantımı kesip yazmak istediklerime odaklanabiliyorum.

7. Okuyucularınıza vermek istediğiniz özel bir mesajınız var mı?

Bir Varmış Bir Yokmuş kadar kısa süren bu hayatta sevmenin,sevilmenin kiymetini hep bilelim.Sevgi her şeyin ilacı. Hem kendimizi sevmenin hem de hayatı sevmemizin çözmeyeceği sorun yok.

8.Bize kendinizden bahseder misiniz?

Bu dünyadan geçmekte olan bir yolcuyum.Bununla beraber BFG KOÇLUK ve Yayıncılık’ın kurucusu, Yaşam,Kariyer ve İlişki Koçu, beş kitabın yazarı ve seanslar,eğitimler veren bir kişisel gelişimciyim.Hayatımı ve hayatları bütüncül olarak daha iyi bir noktaya taşımaya aracılık ediyorum.Bilgi emanet,paylaşmamak en büyük ihanet.:)


10 Ekim 2024 Perşembe

YAZAR NİLÜFER TURAN

1. Kitap yazmaya nasıl başladınız?

Herkes gibi yazmaya 6 yaşında ilkokulda başladım. 10 yaşımdan beri de günlük tutuyordum. Tabi her gün değil de beni etkileyen bir olay olduğunda, haftalık şeklinde yazıyordum. Başlarda süslü defterlere renkli kalemlerle yazardım. Sonra baktım defter dayanmıyor. Normal deftere yazar oldum, defteri yastığımın altında saklardım. 25 yaşına gelince defterlerin hepsini yaktım. Onun haricinde uzmanlık eğitimi sürecinde, mezun olabilmek için araştırma yapmak ve tez hazırlamak zorundasınız. Bu dönemde epey makale, kitap, dergi okuyorsunuz. Hali hazırda yayımlanmış tezim var. Bu birikim Afyon'a geldiğimde neden bir de şiir kitabım olmasın diye düşünmeme ve yazdıklarımı derli toplu hâle getirmeme vesile oldu. 
2. Yazarken tıkandığınız noktalarda nasıl bir yol izliyorsunuz?

Hayatın kendisi bana ilham oluyor. Bu yazdığım Sevgili Hayat üçüncü kitabım. Üç Dilden Beş Telden ve Canıgönülden isimli kitaplarım birer sene ara ile basıldı. Üç Dilden Beş Telden daha önce günlüklerime yazdığım şiirleri ve lise yıllarındaki Edebiyat dersinde yazdığım kompozisyonları içeren bir kitap. Aslında hatıra kalsın, bir yerde derli toplu dursun diye yazmıştım. İkinci kitabımı yazdığım dönemde ise eski eşim bey efendi ile tanışmıştık. Ondan aldığım ilhamla yazmıştım. Keza daha önce çalıştığım Aile Sağlığı Merkezinin bulunduğu mahalleye bile bir şiir yazdim. Sadece şiir üzerine bir kitap. Üçüncü kitabım Sevgili Hayat da yaşadığım olayları, tanıdığım kişileri ve onların yaşadıklarını  kurgulayıp, hayatı sorgulatan bir kitap olmasına dikkat ederek yazdım. Karakterler gerçek kişiler değil, hayal ürünü. 

3. Kitabınızı ilk elinize aldığınızda neler hissetmiştiniz?
Kitabı elime aldığımda çok heyecanlanmıştım. Tabi ilk kitabımın heyecanı kadar değil. Ama Sevgili Hayat'tan ümitliyim. Zira herkes şiir okumayabilir, şiir sevmeyebilir. Sevgili Hayat ilk yazdığım roman tadında kısa bir öyküdür. Herkesin kendinden bir şey bulacağı, hayatı sorgulatan, okuyucuyu sıkmadan okunabilecek bir kitap. 
4.Kitabınızın ana teması nasıl? 

Bu kitapta yeni mezun bir hemşire olan Sevgi’nin hayatından kısa bir kesit sunmaktayım, 22 yaşında yeni mezun bir hemşirenin yaşadığı mutluluk, sevinç, aşk ve üzüntü gibi güçlü duygularla hayatta tutunma mücadelesini anlatıyorum. Öğrenciliği geride bırakıp yetişkinlerin hayatına merhaba derken epey zorlansa da uyum göstermeye çalışıyor. İşte bu süreci sıkmadan öykü olarak anlatmaya çalıştım.

5.Kitap Fuarları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kitap fuarları insanları kitap okumaya teşvik eden, kitaplarla buluşturan organizasyonlardır. Kitap fiyatlarının buralarda öğrenci bütçesine göre daha uygun olduğu bir gerçektir. Ayrıca yazarlarla sohbet etmek ve imzalı kitap olanağı sunması, yazar ve okuyucunun arasındaki güzel bir iletişim köprüsüdür. Ben de kitap fuarlarında okuyucularımla buluşmak isterim.

‌6.Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir ve bunları nasıl aşarsınız?

Yazarken hiç zorlanmıyorum desem yeridir. Tam tersine heyecanlanıyorum diyebilirim. Gece ya da gündüz nerede ne yazacağınız belli olmuyor. O bakımdan yazma isteği geldiğinde hemen telefonuma not alırım ve o heyecanı doya doya yaşarım. Sonraki süreçte bilgisayarda yazıyorum.

7. Okuyucularınıza vermek istediğiniz özel bir mesajınız var mı?
Okuyucularıma vereceğim özel bir mesaj yok. İlk iki kitabımda sadece yakınlarıma ulaşabildim. İnsanlar yazdığım şiirleri çocukça bulabilirler. Keza yaktığım günlüklerimdeki hatırımda kalan şiirlerden oluşuyor. Tam anlamıyla profesyonel olduğum söylenemez.

8.Bize kendinizden bahseder misiniz?

34 yaşındayım. Uzman Aile Hekimiyim. Atabey TSM de çalışıyorum. Isparta'da annemle yaşıyorum. İlköğretimi, liseyi ve üniversiteyi Isparta'da okudum. Asistanlık sürecini Aydın'da tamamladım. İlk görev yerim Afyonkarahisar Çobanlar ilçesi oldu. Sonrasında Merkez 6 Nolu ASM de calistim. 6 sene kadar Afyon'da kaldım. Bir evlilik yaptım. Boşandıktan sonra Isparta'ya tayin istedim ve şimdiki çalıştığım yere atandım.

4 Ekim 2024 Cuma

YAZAR SEDA ÖZLEM BAŞPINAR

1. Kitap yazmaya nasıl başladınız?

Çocukluğumdan beri yapı olarak çok konuşkan biri değilim. Kendimi yazarak ifade
ederdim her zaman. Bir süre sonra kağıt ve kalemin en yakın arkadaşım olduklarını fak
ettim. O gün bugündür yazmaktan hiç vazgeçmedim.

2. Yazarken tıkandığınız noktalarda nasıl bir yol izliyorsunuz?

 Yazarken tıkandığım zaman, kalemimin dinlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Her zaman
söylerim; “Ben kalemimi değil, kalemim beni yönlendirir.” O; ne zaman yazacağını, ne
zaman dinleneceğini iyi bilir.

3. Kitabınızı ilk elinize aldığınızda neler hissetmiştiniz?

 İlk kitabımı elime aldığım zaman, çocuksu bir sevinç yaşamıştım ama “Mezarlıkta Senfoni”
çok farklı bir duyguydu; beklenendi, özlenendi, diğer kitaplarımın önüne geçmişti. Sanki,
ilk kitabım gibi heyecan ve sevinç duymuştum.

4. Kitabınızın ana teması nedir?

 Mezarlıkta Senfoni; birbirlerinin ruhsal boyutta ikiz ruhu olan iki kişinin, gerçek yaşamda
verdikleri mücadeleyi ve hissettikleri aşkı, yer yer şiirlerle anlattığım bir roman kitabıdır.

5. İlhan kaynaklarınız nelerdir?

 Sadece müzik.

6.Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir ve bunları nasıl aşarsınız?

 Yorulup, tıkanma eşiğine gelindiği zaman, illa ki bu olacaktır; pes edip yazmaktan
vazgeçmek yerine; dinlenip, belki dinlediğiniz müziği, belki yazdığınız yeri değiştirip
yazmaya devam etmelisiniz ve her fırsatta söylediğim çok önemli bir ayrıntı; o an aklınıza
gelen sözü, cümleyi nerede olurlarsanız olun not alın. Çünkü; bir yazar, bir şair aynı sözü,
yazıyı tekrar ve aynı lezzetle yazamaz ve hiçbir zaman hayallerinizden vazgeçmeyin.

7.Bize kendinizden bahseder misiniz?

Bugüne kadar üç müstakil kitabım, beş ortak projem olmak üzere sekiz eserim
bulunmaktadır. Yazarlığımın yanında, köşe yazarlğı ve editörlük ile edebiyat dünyasını
hissederek yaşayan biriyim. Kısaca; bütün dünyam, kalem ve kağıt. İçimde ki yazma aşkını
yoluma fener yaptım ve o yoldan ilerlemeye çalışıyorum.

20 Eylül 2024 Cuma

YAZAR NİDA AKARGÜL

1. Kitap yazmaya nasıl başladınız?


Kitaplar yalnızlığın en sadık dostu bence, okudukça yeni bir dünyaya, dünyanın başka bir penceresine açılan bir kapı… madem bu kadar çok okuyorum ve ilgim var ben neden yazmayayım düşüncesiyle başladım yazmaya ve ilk kelimeden itibaren sonunu merak ettiğim büyük bir heyecana dönüştü hevesim. kafamdan geçenleri yazdıkça hevesim arttı ve sonunda  nihayet bitirdiğimde, sonunu bildiğim halde defalarca okudum kendi kitabımı…  tam olarak böyle başladı.


2. İlhan kaynaklarınız nelerdir?


ilham kaynağım yazdığım konunun hassasiyetine olan duyarlılığı bir çok okulum bana soruyor daha önceye dayanan istismar gibi bir durumla mı karşılaştım diye benim çevremin başına gelmedi çok şükür fakat çok sık haberlerden görüyor duyuyorum herkes gibi ama sanki benim başıma gelmiş gibi içim yanıyor kavruluyordu elimden gelen tek şey bu konuyla ilgili farkındalık yaratmak adına kitap yazmaktı… Hem kendimi hem de okullarımı kendi Kalemimin yettiğince bilinçlendirebilmekti ilham kaynağım


3. Kitabınızı ilk elinize aldığınızda neler hissetmiştiniz?


İlk elime ulaşan kitabın hala kargo poşetini saklıyorum saklayacağım da içimde amacıma ulaşmadaki ilk adımımı atmış olmanın gururu çok belirginleşmişti kapağında sayfalarında gözlerimi gezdirirken bir şeyler başarmış olmanın coşkusuyla bir kaç damla yaş bana eşlik etmesi ile beraber herkesin eline ulaşıp fayda sağlaması adına dua ederken buldum kendimi


4. Kitabınızın ana teması nedir?

Kitabın ana teması olmuş ya da olabilecek istismar durumu söz konusuysa ailelerin çocuklarına destek olup arkalarında durmasını sağlayabilmeye teşvik etmektir biz ebeveynlerin ve bireylerin bu konuda çok fazla sorumlulugu var maalesef hemen her gün bu kötü durumu duyuyoruz iş işten geçmeden en ufak bir art niyet durumunu sezip gereken önlemi alabilmeyi niyetli insanların bir an önce cezalandırılabilmesi adına, kendi Kalemimin yettiğince aşılamak ana teması

5. Kitap fuarlarını nasıl buluyorsunuz?

Henüz ilk kitabım olduğu için yazar olarak kitap fuarına katılma şansım olmadı ama okur olarak çok keyif alarak gezdiğim hiç bilinmeyen hazineleri keşfetme hissi uyandırıyor içimde. 

6.Yazma sürecinizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir ve bunları nasıl aşarsınız?

Doğrusu yazma sürecinde karşılaştığım pek bir zorluk olmadı çünkü sonunu o kadar merak ediyordum ki zorluklara pek takılmadım ama bazı bölümleri yazmakta çok zorlandım özellikle karakterim Ayşe’yle ilgili bazı durumlarda dakikalarca ağlamamın geçmesini bekledim Allah hiç kimseye hiçbir evladı istismar durumu yaşatmasın inşallah

7.Okuyucularınıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Okurlarım özel olarak iletmek istediğim mesajım potansiyellerini düşünen geri çeken sınırlarını aşan hiç kimseye fırsat vermeden vicdanının rahat oldukları her konuda emin adımlarla ister koşarak isterlerse de küçük adımlarla ilerlemekten asla vazgeçmesinler.

8.Bize kendinizden bahseder misiniz?

32 yaşındayım anneyim Kahramanmaraşlıyım yakın zamanda başımıza gelen felaketten zarar gören herkese geçmiş olsun dileklerimi taziyelerimi gönderiyorum Kahramanmaraş 112’de 14 yıldır sağlık memuru olarak görev yapıyorum meslektaşlarıma sevgi ve saygılarımı iletiyorum beni ağırladığınız için sizlere çok teşekkür ediyorum sevgilerimle