GENEL DUYURU

**HOŞGELDİNİZ** BUGÜN SİZLERLE  YAZAR ... İLE YAPTIĞIMIZ RÖPORTAJ İLE KARŞINIZDAYIZ. . *** *** *** NOT: RÖPORTAJ YAPTIRMAK İSTEYENLER MAİL ADRESİMİZDEN İLETİŞİME GEÇEBİLİRLER. *** TAKİPTE KALIN...

KİTABA DAİR YAYIN AKIŞI

**HOŞGELDİNİZ** Kültür ,sanat ve edebiyat konularını içerisine alan geniş çaplı bir vizyon kanalı olan cahit TV sen iyi bir insansın ve her bilginin en sağlıklısına layıksın diyerek ten faydalı bilgiler vererek size yararlı olmaya çalışacak. . *** *** *** *** KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...

Yazar Gazel YİĞİT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazar Gazel YİĞİT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2021 Perşembe

YAZAR GAZEL YİĞIT'İN YENİ KİTABI SEYYAH-I NAKKAL


2021 yılında  Kutlu Yayınevi'n den  çıkan  Yazar Gazel YİĞİT'in Seyyah-ı Nakkal isimli öykü kitabı:

Yazı yazmak gibi, resim çizmeyi de çok severim. Vakit buldukça çizerim. Kısa süre önce yayımlanan kitabımın kapak resmini de kendim çizdim. Kapak resmi niyeti ile çizmemiştim aslında. Yarım kalmış mutluluklar, kırık kalpler, biten hayatlar veya yaşanmış acı olayları soyut bir resim ile temsil etmek istedim. Aklıma kırık bir saat çizmek geldi. Kırık saati çizdikten sonra resmin biraz karamsar olduğunu düşündüm. Resimde bile olsa, umutsuzluğa yer vermemek adına, bence, umudu en güzel temsil eden yegane şeyi, doğayı eklemek istedim. Böylece resmimde; biten hayatların, yarım kalmış mutlulukların, kötü olayların içinden, zaman bize, umutlar, yeni hayatlar yeşertmiş oldu. O dönemde sevgili Muhammet Ashad ENSAR kardeşim ile kapak resmi üzerine istişare ediyorduk. Sosyal medyada paylaştığım bu çizimimi görünce resmi istedi, üzerinde güzel bir çalışma yaptı ve nihayetinde, ikimizin de içine sinen ve beğenilen bir kapak resmi çıktı ortaya.

    Kitabı okuyanlar, “ Hikayeler neden hep acı ile bitiyor” diye soracaklardır. Anlatayım; Hayatın içinden, hayatın ta kendisi olan olaylara, acılarımıza sahip çıkmamız lazım bana göre. Acıya hakkettiği değeri vermezsek, mutlulukların da bir değeri kalmıyor diye düşünüyorum. Eğer mutluluk mutluluksa, bunu hasrete, acıya borçludur. O yüzden, hikayelerime bolca hüzün serptim. Umuyorum ki, hüzünlerimiz, kitabın kapağındaki gibi, bize yeni umutlar yeşertecek, yeni mutluluklar getirecektir.

      Kitabın ismini bir kaç kere değiştirdim. Yazdığım isimler içime sinmiyordu. Ufak bir araştırma sonucu çok az bilinen NAKKAL ismini buldum. SEYYAH’I NAKKAL ismi kitabın konusunu tam olarak karşılayan bir isim oldu diye düşünüyorum. Tabi takdir yine okuyucularıma ait.

      İnsanların hikayelerini dinlemek, gizli duygularına şahit olmak, içlerinde sakladıkları acıları, hüzünleri öğrenebilmek hep ilgimi çekmiştir. Hikayenin konusu da oradan geldi sanırım. İnsanların iç dünyasına olan merakımdan. Belki de benim yapmak isteyip de yapamadığım bir şeydi seyyah olup hikaye aramak. Seyyah olamadım belki ama Nakkal olmaya, yazıp duygulara tercüman olmaya hep devam edeceğim inşallah. Zirâ insanların hisleri, onların gerçek kişiliğidir ve çoğu insan kendi içinde başka, dışında başka bir şekilde yaşar. İnsanların içlerindeki diğer insana dokunup, ona, yalnız değilsin diyebilmeyi cânı gönülden isterim. Umarım ilerde bir çok kişinin, kalplerinde yaşattıkları  dünyalarına, yazdıklarım ile dokunma şansım olur.



23 Kasım 2020 Pazartesi

CAHİDERGİ/KASIM 2020/SAYI:17/YAZAR GAZEL YİĞİT















 

YAZAR GAZEL YİĞİT

1)Sizi yazmaya iten sebep neydi?

Tam olarak anlayamıyoruz galiba bizi yazmaya teşvik eden şeyi. Ama tahminimce anlaşılamamak veya yalnızlık duygusundan yazmaya başladım. Küçük yaşımda, ilk okul dönemlerinde başlamıştım yazmaya. Ve o dönem kalabalık bir ailede yaşıyor olmanın ilgi eksikliği ile boğuşuyordum. Ama bana göre, bizim için yazılmış  olan kaderin, yani yazmanın, gereklerinden birini yaşıyordum. Çünkü içimize serpilen tohumların bir şekilde büyümesi lazımdı. Ve belki de bu,  yalnızlık ve anlaşılamamak duygusu ile mümkündü.

2)İlk kez ne zaman ve ne hakkında yazmıştınız?

      Yanlış hatırlamıyorsam ilkokul 3. Sınıfta yazmıştım ilk şiirimi. Hayal et isimli bir şiirdi. Ders kitabındaki bir resimden esinlenmiştim. Sulu boya ile çizilmiş, rengarenk bir resim. Bakarken içimden akan duyguları hala hatırlıyorum. Çocukların hayal gücü işte. Kendimi o resmin içinde hayal etmiştim. Sonrasında ortaya dört kıta şiir çıkmıştı. Çok sevmiştim yazmayı. Ve o günden sonra yazmaya devam ettim. Hatta 5. Sınıfta bir defter dolusu şiirimi öğretmenime gösterip “öğretmenim, bakın kitap yazdım” demiştim. İlk kitabim oydu aslında.

3)Yazdığınız eserlerde karakterlerde kendinizden parçalar oluyor mu?

        Karakterlere kendimden çok şey yüklüyorum. Ama yaşadıklarımdan değil. Çok az yazarım yaşadıklarımı. Hisler ve yaşanmışlıklar ayrı kapta öğütülüyor bana göre. Mesela bir kitaptan, filmden, çevremden veya duyduklarımdan çok etkilenip kendi duygummuş gibi sahiplendiklerim var. Benimle bütünleşen duygular. Onları da kendimden sayarsam eğer, evet kendimden çok şey katıyorum karakterlere. Yaşadıklarımı  yazmayı sevmiyorum ama, başka hayatları,  yaşanmışlıkları fazlaca sahiplendiğim için ben yaşamışım gibi yazıyorum. 

4)Sevdiğiniz ve takip ettiğiniz diğer yazarlar kimlerdir?

     O kadar çok yazar var ki etrafımda, severek takip ettiğim. Her biri gökkuşağının ayrı bir rengi gibi. Aralarında, zaman içerisinde, dostluk ve arkadaşlık bağı kurduklarım da var. Hepsinin kalemi ayrı güzel. Sosyal medyanın bereketi diyorum onlara. Aralarında, yayınevi vesilesi ile tanıştığımız Mücahit Karaçınar hoca da var. Gelecek vadeden, yolu ışık dolu  güzel yürekli insanlar hepsi. Edebiyat ve sanat adına güzel işler yapan herkesi hayranlıkla takip eder ve severim. Aralarında bu diğerinden daha iyi diye ayrım yapmıyorum.  

5)İlk kitabınızı bastırıp elinize aldığınızda neler hissettiniz?

      Nasıl tarif etsem bilemedim aslında. Şöyle söylesem yeterli her halde.  İki tane çocuğum var. En son, onlar dünyaya geldiğinde böyle büyük heyecan yaşamıştım. Hatta abartmıyorum,  ilk elime aldığım gün, gece kitabıma sarılıp uyumuştum. Çünkü çocukluğumdan beri kendi kitabımı elime alacağım günü beklemiştim. Tamamlanma yolunda ilk basamağımdı. Zira insanlar gurbeti yaşadığı metada, kendini toparlayıp asıl yurduna dönmek için yaratılmıştır bana göre.  Biz yazarlar kendimizi, kendi yazdıklarımızda buluyoruz bence. Şunu da eklemek istiyorum, hayaller hayalde kalmasın. Gerçek olunca daha güzeller diyorum. 

6)Kitaplarınızın başarısı sizi tadmin ediyor mu?Yoksa önemsemeden yazmaya devam mı ediyorsunuz?

     Kitapları yazmış ve yayınlamış olmak başlı başına bir başarıdır bana göre. İlk kitabım olan “Gazel’i” çok zor bir dönemden ve baya uzun bir uğraştan sonra yayın hayatına sunmuş olmam bunun bir kanıtıdır. Her ne kadar kitabın satış oranı biz yazarları daha çok motive etse de, bizi asıl mutlu eden yüreklere dokunmaktır. En azından benim için bu böyle. Kitabımızın okunuyor olması, başka yüreklere dokunuyor olmamız, bizim için maddi kazancın üstünde bir mutluluk. Yalnız, kitap çıkarmanın zorluklarını göz önüne alırsak, Yazmaya devam edebilmemiz için belirli bir kitlemizin olması da gerekli tabi. Özellikle biz yeni yazarlar için yolumuza devam edebilmemiz adına daha bir önem arz ediyor. Şimdilik istediğimiz sonuçları alamasak da yazmaya devam edeceğiz.  Çeşitli dergilerde ve yerel bir gazetenin sanat köşesinde deneme, şiir ve öykülerim yayınlanıyor. Kitap yazmaya ara versem dahi, bu platformlarda yazım hayatımı sürdüreceğim. 

7)Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

      İki çocuk annesi,  32 yaşında bir ev hanımıyım. Mardin’in Kızıltepe ilçesinde doğdum. 20 senedir İstanbul’da yaşıyorum.  Okul hayatım lisenin ilk senesinde bitse de,  eğitim hayatım halen devam ediyor. Şuan Anadolu üniversitesi ilahiyat ön lisans okuyorum. Kitap okumak, resim çizmek, dikiş dikmek ve doğada gezmeyi çok severim. Bunların yanında hayatıma yeni dahil olan fotoğraf çekme sevgisi var. Bunlar dışında asıl mesleğim olan anneliği çok seviyorum. 

8)Bana önerebileceğiniz bir kitap olsa hangi kitabı önerirdiniz?

    Bu zamana kadar kaç kitap okudum bilmiyorum. Hemen hepsinin farklı bir tadı ve etkisi vardı. Birini yazsam diğerinin hatırı kalır diye düşünüyorum. Ama beni ruhumdan yakalayan, uzun süre etkisinden çıkamadığım bir kitap var. Jerzy kosinski’nin boyalı kuş kitabı. Küçük bir çocuğun başına gelen yürek burkan olayları anlatıyordu. Herkesin okumasını isterdim. Bununla beraber, Muzaffer İzgü ‘nün Zıkkımın kökü kitabı var. İsmini ilk duyduğumda komik bir şey okuyacağımı sanmıştım. Ama okuyunca hiç öyle olmadığını anladım. Tavsiyemdir.